Bir haksızlıkla yüzleşmeye ne dersiniz?
Bir haksızlıkla yüzleşmeye ne dersiniz? Belki giderilmesi çok zor, aynı zamanda da çok kolay bir haksızlık. Eşitsizliğe neden olan bir haksızlık. Giderilmesi zor çünkü bilincimizin şekillendiği koşullar sağlamcılığı doğal olarak sözünü edeceğim eşitsizliğin kaynağını da zihinlerde biçimlendirdi. Kalıplaşan şeyleri değiştirmek zordur. İdeolojik bir kökeni hatta sağlamcılık gibi çok da yüzleşilmeyen ideolojik bir kökeni olan kalıpları değiştirmek daha da zordur. Fakat ayrımcılığın bu yönüyle yüzleşip onu aşmak bir o kadar da kolaydır. Çünkü en azından kendi zihnimizde giderebiliriz bu haksızlığı. Peki ne bu haksızlık?
Kapsayıcılığı ve erişilebilirliği fiziksel düzenlemelere indirgeme hatasına düştük yıllarca. Bir kaldırımın düzgün hale gelmesi, uygulamaların ekran okuyucu uyumlu olması, otobüslerde sesli anons olması vb.. Bunlar erişilebilirliğin temeli ama başka bir erişilebilirlik ihlali var ve bununla çok fazla yüzleşilmiyor. Bu da yine sağlamcılık kaynaklı mobbing ile beslenen, toplumsal ilişkilerde ve iletişimde kendini dışa vuran bir ayrımcılık türü. Yüzleşmeyi çok sevmeyiz malum. O nedenle içimizdeki sağlamcılıkla yüzleşmeye korkar hatta o yüzleşme talebini bazen zorbaca bastırırız. Bu erişilebilirlik problemi de kolay kolay yüzleşmek istenmeyecek türden. Zira ucu sağlamcılığa dayanıyor.
Bu problemin temel bir özelliği de erişilebilirlik sorunlarından ziyade diğer ayrımcılıkların baskın olması. Peki ne bu erişilebilirlik sorunu?
Sağlamcılığın somutlanmış hali olarak düşünüyorum bu durumu. Eşitsizliği derinleştirerek ilişkilenme. "Normalin" hep haklı olması. Engelli kişinin her zaman kendini ekstradan ifade etme ve kanıtlama zorunluluğu. Yeti çeşitliliklerine uygun koşulların gözetilmemesi...
Hadi en temelinden anlatalım. İşin temeline inmek önemli. Engelli kişi ilgili işe dair yeteneklerini kanıtlamak zorunda. Bu kadar da değil, engelli kişi yetkinliğini iki kat kanıtlamak zorunda. Bitmedi, engelli kişi kanıtlarına ilgili kişiyi ikna etmek zorunda. O ikna sürecinin ne zaman tamamlanacağını egemen konumdaki "normal" birey belirler. Bakalım her şeyi birey kalıbına sıkıştırmak "normal" bireyde nasıl bir etki yapacak. Hani bol keseden "birey" ekler ya ötekileri nitelerken - 'engelli bireyler, LGBTİ bireyler' gibi-. Neyse konumuz bu değil şimdilik. Ben fırsattan istifade onu da ekledim.
Neyse konumuza dönelim. "Normal" birey ikna oldu diyelim. Engelli kişinin yeri orada pek sağlam değildir. Zira herkese tanımlı gelen tökezleme hakkı ona daha kısıtlı bir modda tanımlanmıştır.
Peki "normal" bireyler engellilerle iş yaparken böyle titiz davranıyor, engellilerin o işi erişilebilir bir şekilde yapabilmesini yani yeti farklılıklarına uygun koşullar olup olmadığını gözetiyorlar mı? Elbette hayır. Engelli kişi kalıpların dışına çıkıp farklı işlere soyunduysa onun koşullarını kendi yaratmak zorunda. "Normal birey mi?" dedi ona toplumun kalıplarının dışına çıkıp hayallerinin peşinden gitmesini! "Normal birey" ya da "normal toplum" için güzel bir bahanedir zaten "sana uygun koşullarımız yok" demek.
Oysa koşullar zorlanmak için vardır başkalarını zorlamak için, eşitsizliği derinleştirmek için değil. Bu yıl Engelsiz Erişim Derneği’nin 12 yıldır devam eden Engelsiz Eğitim projesinde temel gitar atölyesi düzenliyorum. Katılımcılar kör. Hepimiz farklı şehirlerdeyiz ve maksimum erişilebilirlik koşullarını oluşturmaya çalışıyoruz imkanlar doğrultusunda. Kendi yöntemlerimizi oluşturuyoruz. Katılımcılardan biri soru sormak için bana yazdı. O an sorusunu en erişilebilir şekilde yanıtlamaya çalıştım. Gayet iyi anladığını belirtti. Asıl mevzu bir sonraki cümlesinde. "Ben burada gitar kurslarına gitmek istedim ama görme engelli olduğum için almadılar." Aslında olayın doğrusu şu. Kişi kör olduğu için değil kendileri sağlamcı oldukları için kabul etmemişler arkadaşı. Dünyanın en komik ve en rezil bahanelerindendir "görmüyorsun" diye kabul etmemek.
Bu en sık yaşanan örneklerden biriydi. Belki o kursta kör bir kişi eğitim vermek istese o da kabul edilmeyecekti. Çünkü her şeyin metalaştığı bu dünyada etiket önemliydi ve etiketler genellikle sağlamcı olur. Mesela bu bahanenin altını nasıl doldurabilirler? Körlerin okuyacağı nota bulamamak mı? Kör müzisyenler yıllarca emek vererek onun da çözümünü üretti.
Tabii böylesi durumlarda sunulan gerekçelerin çoğu bahane. Mevzu sağlamcılık. Nöro çeşitli bir arkadaşımla sürekli kendimizi kanıtlamak zorunda olmakla ilgili bir sohbet etmiştik. Orada fark ettim ki bu ciddi bir yıpranma nedeni. O nedenle eşit ilişkilenmeyi ve ilgili kişinin yeti çeşitliliğine uygun çalışma tarzı geliştirmeyi öncelemeliyiz. Mesela otistik arkadaşlarla çalıştığımda planlamanın önemini fark ettim ki ben plansızlığıyla bilinen biriyim. Yazılarda adalı dil kullanmamak gerektiğini öğrendim. Elbette bir anda alışkanlıklardan vazgeçilemiyor. Adı üstünde alışkanlık. Fakat alışkanlıkların yanımızdaki........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
Daniel Orenstein
John Nosta
Joshua Schultheis
Rachel Marsden