Salih Müslim: Türkiye'nin "PKK'liler, PYD'ye katılır" kaygısı bitmeli, bizim gücümüz bize yetiyor
Suriye’de Kürtlerin önde gelen siyasi hareketi Demokratik Birlik Partisi’nin (PYD) 2010-2017 yıllarında Eş Başkanlığı'nı üstlenen ve halihazırda Eş Başkanlık Konseyi Üyesi olan Salih Müslim, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ve Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın'ın Suriye'nin başkenti Şam'da, Suriye Geçiş Dönemi Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile görüşmesin ardından bianet'e konuştu.
Müslim, 10 Mart Anlaşması sonrası Şam-Rojava görüşmelerine ve Türkiye-Suriye ilişkilerine ilişkin önemli açıklamalar yaptı.
Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Genel Komutanı Mazlum Abdi ile Suriye Geçiş Dönemi Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara arasında imzalanan 10 Mart Anlaşması bölgede neleri değiştirdi? Geçtiğimiz günlerde Türkiye’den Suriye’ye yapılan ziyareti nasıl değerlendirirsiniz?
10 Mart Anlaşması imzalanır imzalanmaz Türkiye’nin yaklaşımı değişti. ABD’nin gözetiminde iki taraf arasında yapıldı bu anlaşma. Türkiye, kendisi dâhil olmadığı için bu mutabakatı kabul etmiyordu. Bugüne kadar bir mutabakatın olmaması için de elinden geleni yaptı. Kendi politikaları doğrultusunda baştan beri bunu bitirmeye çalıştı.
Bugün iki tarafın anlaşmada kararlı olduğunu görünce bazı olumlu açıklamalar da geldi. Ancak dışişleri ve savunma bakanlarının Suriye’ye gelmesiyle beraber Şeyh Maksud ve Eşrefiye olayları başladı. Bunları birbirlerinden ayırmak mümkün değil. Anlaşmanın devamlılığı, Türkiye’nin Suriye’den elini çekmesi ve Şam hükümetinin Türkiye’nin etkisinden ne derece uzaklaşacağıyla yakından ilgili.
10 Mart Anlaşması geçici bir uzlaşmayı mı ifade ediyor? Sizin uzun vadede Suriye’de kalıcı çözüm için önerileriniz ne?
Bizim istediğimiz, oturup doğru dürüst bir Anayasa yapmak. Bütün oluşumlar, etnik gruplar, inanç grupları için kapsayıcı bir çözüm olması gerekiyor. Aslında öncelikli olan bu soruna odaklanmak, ondan sonra askerî meselelerin ele alınmasıydı. Ancak en başından SDG’nin çözülmesini istiyorlar. Amaçları, buradaki direnişi savunmasız bırakmak. Alevi ve Dürzi katliamları devam ederken bizi savunmasız bırakmak da ne demek? Bu, bizim için çok tehlikeli.
Tabii demokratikleşme bir iki günde gerçekleşecek bir şey değil; ama önceliğimiz Anayasa. Yeni anayasayla herkes ne yapacağını, nereye bağlı kalacağını bilebilir. Yönetim meselesinde özellikle özerklik talebimiz var.
Adem-i merkeziyetçi sistem önermiştiniz, hala aynı düşüncede misiniz?
Adem-i merkeziyetçi sistem, burada doğru bir model olabilir. Tartışmalar şu şekilde: Suriye’nin vilayetleri var. Her vilayet kendi başına bir adem-i merkeziyet olabilir. Kendi yöneticilerini seçebilir, siyasi kurumunu açabilir. Bu kadar savaştan sonra Şam’dan çıkan siyasi kararlar Suriye’nin bütününü yansıtabilmeli.
Buradaki asıl mesele, karar alma sürecini tek bir kişinin elini bırakmamak. İlan ettikleri yasa taslağı bütün yetkileri tek kişinin eline bırakıyor. Hiç kimseye danışılmadan yapıldı; bu yanlış. Tam demokrasi belki yıllar alır, ancak en azından başlangıcın doğru olmasını istiyoruz. Sonra adım adım devamı gelebilir.
Suriye’de IŞİD tehlikesi hâlâ devam ediyor mu?
Bizim edindiğimiz bilgilere göre IŞİD, 2019’dan sonra azaldı; uyuyan hücrelerden başka bir şey yoktu. Rejimin düşmesiyle güçlendiler ve sahalarını genişlettiler. Çöl bölgelerinde özellikle Şam ve Humus kırsallarına kadar uzandılar ve artık büyük şehirlerde eylem yapabiliyorlar.
İdeolojik olarak IŞİD’e bağlı, onlara yakın birçok kişi de emniyet güçlerine katıldı. Birçoğu kendi uygulamalarını hayata geçiriyor. Daha önce de Fırat’ın öteki yakasında bizim mevzilerimizde dron saldırıları oldu. Bunlar, hükümetin emniyet güçlerinin mevzilerinden fırlatıldı. Bunu ispatladık da. Şu an hükümetin emniyet güçleri içinde de var olmaları çok tehlikeli.
Türkiye’de süreç başladığından bugüne Ankara ile temaslarınız oldu mu? Sınırların açılması noktasında özellikle yakın zamanda bir gelişme olur mu?
SDG’nin dış ilişkiler sorumluları, Ankara ile kanalların açık olduğunu söylüyorlar. Bu temasların düzeyini bilmiyoruz tabii; ama Şam’daki elçilik üzerinden ilişkiler devam ediyor.
Sınırların açılmasının Türkiye açısından gerçekten hiçbir tehlikesi yok. Sadece bugün değil, kuruluşumuzu ilan ettiğimiz günden bugüne kadar Türkiye’ye hiçbir zaman düşmanlık beslemedik. Türkiye’ye karşı bir eylemimiz de olmadı. Bu nedenle açılan kapılar hem bizim hem de Türkiye’nin yararına olur. Bu gelişme, oturup anlaşmalı bir şekilde sınır ilişkilerinin sürdürülmesine de vesile olabilir. 2013’te de böyleydi; biz hiçbir zaman Türkiye’ye düşmanlık beslemedik ve buradaki güçlerimizin eylemleri Türkiye’ye karşı değildi. Şimdi de böyle: Amacımız Suriye yönetimiyle bir anlaşmaya varmak ve demokratik Suriye’nin oluşmasını........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin
Rachel Marsden