'Kent uzlaşısı’ davası | İstanbul Adliyesi, başsavcının sözlü talimatıyla kapatıldı

İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ‘kent uzlaşısı’ davasının üçüncü duruşması öncesi, Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi dava nedeniyle başsavcının sözlü talimatıyla girişe kapatıldı.

Duruşma kimlik tespitinin ardından başladı. Salona sadece avukatlar ve milletvekilleri alındı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanvekili Nuri Arslan, Üsküdar Belediye Başkanı Sinem Dedetaş, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüsü Meral Danış Beştaş, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Grup Başkanvekili Sezai Temelli ve DEM Parti İstanbul Milletvekili Kezban Konukçu duruşmayı takip eden isimler arasında yer alıyor.

Bugünkü duruşmada savcı, Ataşehir Belediyesi Başkan Yardımcısı ve Meclis Üyesi Livan Gür, Adalar Belediye Meclis Üyesi Nesimi Aday, Üsküdar Belediye Meclis Üyesi Bülent Kayğun, Fatih Belediye Meclis Üyesi Güzin Alparslan, Beyoğlu Belediye Meclis Üyesi Turabi Şen, Şişli Belediye Meclis Üyesi Sinan Gökçe, Kartal Belediye Meclis Üyesi Cemalettin Yüksel ve Tuzla Belediye Meclis Üyesi Hasan Özdemir’in tahliyesini talep etti. Sancaktepe Belediye Meclis Üyesi Elif Gül’ün ise tutukluluğunun devamını istedi.

Mahkeme, 18 Eylül’de görülen ikinci duruşmada tutuklu 10 kişiden sadece Beyoğlu Belediye Başkan Danışmanı İkbal Polat tahliye edilmişti.

Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi, başsavcının sözlü talimatıyla vatandaş girişine kapatıldı. Adliye görevlileri duruşmaları takip etmek için içeri girmek isteyen vatandaşlara gerekçe olarak başsavcının talimatı olduğunu söyledi.

Adliye görevlileri, haber takibi için duruşmayı izlemek isteyen gazetecileri darp etti ve gözaltına aldırma tehdidinde bulundu.

bianet’e konuşan DEM Parti Grup Başkanvekili Sezai Temelli, “Kent uzlaşısı davası için adliyeye geldik, adliyenin etrafında çok abartılı bir abluka var. Adliyenin içine insanları almıyorlar, biz girdiğimiz zaman adliyenin içinde de bu ablukanın kat kat sürdürüldüğünü görüyoruz, hatta koridorlar arasında geçiş bile kapatılmış durumda. Bu güvenlik tedbirinin nedenini öğrenmeye çalıştığımızda da karşımızda bir muhatap bulamıyoruz. Gerçekten saatlerdir burada insanlar bekliyor aileler alınmıyor avukatlara bile sorun çıkartılıyor” diyerek yaşananları aktardı.

“Bu dava, bir dava bile kabul edilemeyecek kadar hakikatlerden kopuk bir dava” diyen Temelli, sözlerini şöyle sürdürdü:

“İnsanların seçme seçilme hakkına siyasi partilerin anayasal faaliyet gösterme konusundaki güvenceye rağmen açılmış bir dava. Diyor ki, ‘Eğer siz Kürt’seniz, batıda ittifak yapamazsınız, kent uzlaşısı yapamazsınız, seçilemezsiniz, seçemezsiniz.’ Bu denli hukuk dışı, bu denli akıl dışı bir iddianame var karşımızda. Yerel yönetimlere, kent uzlaşısına, halka karşı olan bir zihniyetin yaratmış olduğu bir kumpas davasıdır. Umarız bugün bu davadan tutuklu olan arkadaşlarımız özgürlüğüne kavuşur. Beklemeye devam ediyoruz.”

(AB)

Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler, 2026 yılı bütçe teklifini dün (26 Kasım) TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’na sundu.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın açıklamasına göre, Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nde savunma ve iç güvenlik harcamalarına toplam 2,15 trilyon TL ayrıldı; bu, bir önceki yıla göre yüzde 34 artış anlamına geliyor.

En büyük pay 1,2 trilyon TL ile savunma harcamalarına; kalan 953 milyar TL ise İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı’na ayrıldı.

İç güvenlik bütçesi, siber güvenlik ve sınır güvenliği altyapısını güçlendirmeye de odaklanıyor. Bu haliyle toplam bütçenin yaklaşık yüzde 11,4’ü savunma ve güvenliğe ayrılmış durumda.

bianet’in sorularını yanıtlayan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Şırnak Milletvekili Newroz Uysal Aslan, bu durumun barış ve demokratik toplum süreciyle “en hafif tabirle tezat” oluşturduğunu belirtti.

Millî Savunma Bakanlığı’nın bütçe teklifini genel hatlarıyla değerlendiriyorsunuz?

Bakanlığın bütçesi, toplumun içinde bulunduğu ekonomik koşulları ve halkın emeğini, geleceğini gözeten bir perspektiften hazırlanmış değil. Daha çok savunma sanayi ve savaş politikalarına odaklanılmış. Dünkü bütçede gördüğümüz rakamlar, savunma sanayiye ayrılan kaynakların arttığını, hâlâ savaşa ve savunmaya öncelik verildiğini gösteriyor. Barışçıl söylemler olsa da askerî hazırlıklar ve harcamalar hâlâ çok yüksek. Bu rakamlar, gayri safi milli hasılanın önemli bir kısmına denk geliyor ve sonuçta halktan alınan kaynaklar anlamına geliyor.

Eurofighter ve F-16 anlaşmaları, S-400 tartışmaları gibi gelişmelerin ekonomik maliyeti de göz ardı edilemez. NATO’ya ayrılan bütçe payının Türkiye için çok yüksek olacağını ve bunun yaratacağı ekonomik tahribatı da bütçede........

© Bianet