Bu haftaki söyleşimizi, değerli okuyucularımız için okuma ve yaşam motivasyonu üzerine hayatını adamış İsmail Karasu Beyefendi ile gerçekleştirdik. Karasu, enerjisiyle söyleşiye damgasını vurarak okuma ritüelini bizlerle paylaşıyor. Bir kitabı tamamladığında hemen ardından en az yarım saat kendisiyle çay ya da kahve içmeyi alışkanlık haline getirdiğini vurguluyor. Hadi gelin, hep birlikte okumanın ve hayata pozitif bakış açısı üzerine gerçekleştirdiğimiz, umut dolu bu söyleşiye geçelim!
Karasu, işletme koçluğu ve yönetim danışmanlığı alanlarında hizmet vermenin yanı sıra çeşitli seminerler düzenliyor. Pozitif yaşam becerileri, liderlik, ekip çalışması, stres ve zaman yönetimi gibi konularda seminerler veriyor ve bunları Türkiye'nin önde gelen kamu kurumlarına ve özel sektör liderlerine sunuyor. Ayrıca, 20 üniversitede dönemsel seminerler de veriyor. Karasu'nun hizmet verdiği tanınmış kuruluşlar arasında TBMM, THY, İBB, İDO, AFAD, MTA, TÜİK çeşitli il valilikleri ve Gelir İdaresi Başkanlığı da bulunuyor. Kendisi misyonunu "Uygulanabilir Değişim, İçselleştirilen Gelişim, Sürekli ve Sonsuz İyileştirmeler ve Koşulsuz Bilgi Paylaşımı" olarak tanımlıyor. Yani her alanda bir marifeti ve bitmeyen pozitif enerjisi var.
Enerjisiyle çevresine ışık saçan Karasu'ya motivasyonu nasıl sağladığını sorduğumuzda, içsel motivasyonunu sağlayan unsurları şu şekilde sıralıyor: Çok şükrediyorum. Her sabah bir aşkla uyanıyorum. Onun adı da umut. Sosyal çevremle ilişkilerim ve insanlara sevgiyi, saygıyı verdikçe aslında kendinize dönüyor tüm bunlar. Eğitimci olarak pozitif enerjimle sürekli danışmanlık verdiğim kişiler ve kurumlara dışsal ve içsel enerji kaynağı yüklüyorum. Bu enerjimi korumak ve içsel kaynaklarımı beslemek için maneviyat, şükür, umut ve okumak önemli bir rol oynuyor. Özellikle de kendime ait çıkardığım notlarım benim için çok değerli. Ayrıca, insanlara karşı duyduğum sevgi ve duygudaşlık da etkili bir kaynak. Bir sosyolog ve iletişimci olarak toplumu gözlemlediğimde iletişimde sıkıntılar yaşayan bir toplum olduğumuzu düşünüyorum. Antonio Robbins'in düşüncesine burada değinmek önemli olacaktır: Robbins'e göre, yaşamdan almak istiyorsak, önce vermemiz gerekmektedir. Yani, çevremize ve insanlara katkı sağlamak, yardımcı olmak ve destek vermek, hayattan daha fazla keyif alabilmemiz için önemlidir. Bu düşünce, bireylerin karşılıklı yardımlaşma ve dayanışma içinde olmalarının önemini vurgularken, aynı zamanda insan ilişkilerindeki karşılıklı bağlılığın da altını çizer. Yaşam felsefem, insanların sadece kendi çıkarlarını değil, aynı zamanda başkalarının da ihtiyaçlarını göz önünde bulundurmalarını ve paylaşımın önemini kavramalarını teşvik eder. Bu düşünceyle, toplumda daha sağlam ve destekleyici ilişkilerin gelişmesine katkıda bulunabiliriz.
Karasu'ya, Türkiye'de bilgiye verilen değer ve başarı algısı hakkında düşüncelerini soruyorum.
Türkiye'de hizmet sektörüne ve bilgiye yeterince değer verilmediğini düşünüyorum. Bilgiye ve eğitime verilen değer, ihtiyaçlar listesinde en son sırada yer alıyor gibi görünüyor. Bunun nedeni, pop kültürün ve sosyal medyanın bilgiye verilen değeri daha da düşürmesidir. Yeni nesil, kendine yatırım yapmayı öğrenemiyor ve bu, ileride bir işletme veya şirkette yönetici olacakları düşünüldüğünde endişe vericidir. İşletmelerin vizyonu, çalışanlarının kendilerine yatırım yapma yetenekleriyle doğrudan ilişkilidir. Eğitimci Antoni Robbins'in haftalık kazancının 1........