Cumhuriyetimizden bugüne ve geleceğe

Cumhuriyet’in en büyük kazanımı nedir diye sorarsanız Tek yanıt vermemi isterseniz...

Hiç düşünmeden şunu söylerim.

Cumhuriyet fikirleriyle donanmış, en başta bağımsızlık fikriyle donanmış, bunu içselleştirmiş bir millet kazandırmış olmasıdır.

O Cumhuriyetimizin, devrimlerimizin güvencesidir. Başarmıştır. Başaracaktır. İleriye daha ileriye taşıyacaktır.

Atatürk kime konuşursa konuşsun kadınımıza, gencimize, öğretmenimize, çiftçimize, … ona sen tarihin boyunca hür yaşamış yaşayacak, bağımsızlığına düşkün bir milletin ferdisin, diye seslenir.

Senin karakterin budur, der…

Çünkü devrimi onunla yapacak.

Onu teşkilatlandıracak.

Onu yönetime taşıyacak

İktidar yapacak.

---

Bugün açısından öğretilerle dolu bir süreç

Yeterli mi, değil.

Devrim lideri şunun da bir mecburiyet olduğunu bilir.

Sıradan olmayacaksın, kitlenin arasında kaybolmayacaksın. İki adım önünde olacaksın.

Önderlik edeceksin. Yani köylü kasketi takıp aralarında eriyip kendini tatmin etmeyeceksin.

Halktan kopuk, alıp başını dağa çıkmayacaksın ya da kulelerinde yaşayıp onun dertlerine çözüm olmayı unutmayacaksın.

Kaderi değiştireceksin!

Cesaretli olacaksın.

Devrimci olacaksın.

Ama onunla dirsek temasını asla kaybetmeyeceksin.

Bu başarıya götüren süreçten çıkaracağımız önemli bir sonuç da şudur. Atatürk’ü Atatürk yapan önemli bir özellik: İleriyi göreceksin, nesnel ve bilimsel olacaksın.

Bir Ahmet İzzet Paşa olayı vardır.

Ahmet İzzet Paşa, genelkurmay başkanlığı ve sadrazamlık yapmıştı. Mondros Mütarekesi imzalandığı sırada hükümetin başındaydı. Ali Rıza Paşa kabinesi döneminde (Eylül 1919-Şubat 1920) Sivas Kongresiyle ilişkileri de o yürütmüştü. 5 Aralık 1920’de eski sadrazam Salih Paşa’yla birlikte, Mustafa Kemal’le görüşmek üzere Bilecik’e geldiler. Üç ay Ankara’da kaldılar.

İzzet Paşa, İstanbul Hükümetlerinde görev almayacağına dair söz verdi ve Mart 1921’de İstanbul’a döndü. Ancak Tevfik Paşa kabinesinde Hariciye Nazırı oldu. 4 Kasım 1922’ye kadar bu görevde kaldı.

Atatürk Nutuk’ta Ahmet İzzet Paşa’yı “ekmek ve nimetiyle yetiştiği Türk milletinin içinde kalıp, ona en acı ve kara günlerinde hizmet etmeyi değil de Vahdettin’in hizmetkârı olmayı tercih ettiği, Sultan’ın emri ve haricine çıkmaktan, Dürrizade Abdullah’ın fetvasına tabi kalıp günahkâr ve şer’an tazire müstahak olmaktan çekindiği için” şiddetle eleştirir.

İzzet Paşa üstelik onlar “milletin maddi ve manevi kuvvetlerini düşman karşısına toplamaya çalıştıkları günlerde, Türk Milletinin büyük kuvvetleri ellerine verilmiş zevata özel mektuplar yazarak, ümitsizlik ve gevşeklik verecek karamsarlık yaymaktadır.

Yunan Ordusu, Sakarya’ya doğru ilerlerken Atatürk’ün “Düşman ordusunu mutlaka mağlup edeceğiz; vatanı mutlaka kurtaracağız” demesiyle alay etmekte, “akıl ve mantık dersi” vermektedir.

Atatürk, Nutuk’ta bu olayı aktardıktan sonra “muhterem milletine” şu tavsiyede bulunur.

Biz de iyi dinleyelim:

“Sinenizde yetiştirerek başınızın üstüne kadar çıkaracağınız adamların kanındaki, vicdanındaki aslî........

© Aydınlık