Celal Şengör, Millî Eğitim Bakanı’na bir mektup yazdı. Bakan’ın elini Fransız liselerinden çekmesini istedi. Şengör, “Charles de Gaulle ve Pierre Loti eğitim yuvalarını ‘sömürge okulları’ olmakla itham ediyorsun. Hayır! Bilhassa Pierre Loti bir Türkiye aşığı, Türk dostu büyük bir yazardı. Onun anısına saldırmak ülkemizi gayri medenî göstermez mi?” dedi.
Şengör, kendi çocuklarını da yabancı okullara gönderdiğini belirtiyor. Fakat o yabancı okulların ve Türkiye’deki özel okulların uçuk fiyatları olduğunu artık herkes biliyor. Yani herkesin Celal Şengör gibi çocuğunu bu okullara gönderebilmesinin şansı yok.
Eğitim hassas bir konu. Şengör eğitimin geleceği için kaygılı olabilir. Gerçekten eğitim kalitemiz giderek düşüyor. Aydınlık’tan da sık sık uyarıyoruz ve çözümleri anlatıyoruz. Fakat bu, yabancı ülkelerin ülkemizin yasalarını hiçe saymasını gerektirmiyor.
Eğitimde atılması gereken adımlar var. Üretime dayalı ve Türkiye’nin ihtiyacı olan insan kaynağını yaratacak bir program belirlenmeli. Bu stratejik eksilik, her atılan yeni adımda sorunu çözmek yerine daha karmaşık hale getiriyor. Hâl bu olunca iş, “parası olan kendini kurtarsın”a dönüyor. Oysa eğitim programında felsefe şu olmalıdır:
- Anaokulundan üniversite sonuna kadar parasız eğitim, kültür ve spor hizmeti sağlanması.
- Ailesinden uzakta öğrenim gören, kimsesiz veya yardıma muhtaç öğrencilerin beslenme, giyim, uygarca eğlenme ve kültür ihtiyaçlarının devletçe karşılanması.
- Anaokulundan üniversite sonuna kadar eğitim ve öğretim dilinin Türkçe olması, yabancı dillerin yetkin ölçülerde öğretilmesi.
- Türkçenin kurtarılması ve geliştirilmesi.
- Cumhuriyet’in devrimci felsefesi kılavuzluğunda, bağımsız, toplumcu, demokratik, laik, bilimsel ve halkçı ekonominin ihtiyaçlarına cevap veren, tek bir eğitim sisteminin uygulanması.
- Öğrencinin ve öğretmenin eğitimin merkezine yerleştirilmesi.
- Tarikatlara ve vakıflara ait okullar ve yurtlar ile bütün özel okullar, özel üniversiteler ve özel eğitim kurumlarının kamulaştırılması.
- Üniversiteye girişin ortaöğretime dayandırılması.
- Ekonomik, toplumsal ve kültürel kalkınmanın ihtiyaçlarına cevap veren meslek eğitiminin geliştirilmesi.
- Üniversitelerde bilimsel nitelik ve kamuya hizmet şiarının hayata geçirilmesi.
- Devrimci Eğitim ve Aydınlanma Seferberliğinin sürekli olarak yürütülmesi.
- Yenileşme ve güzelleşme için sanat eğitimine önem verilmesi.
- Ahlakî çürümeye son verecek bir eğitim modeline geçilmesi.
Şengör’ün ifadelerinden yola çıkarak, bir Pierre Loti tablosu çizmek istiyoruz.
Peirre Loti, Kurtuluş Savaşımızı destekledi. Ahmet Muhtar Paşa’ya Ermeni Soykırımı yalanları konusunda yazdığı mektup ve bunu Fransız basınında yayımlatması cesur ve kararlı bir tutum. Takdire şayan. Fakat şunu da söylemek zorundayız. Loti’nin bu desteği, antiemperyalist bir bilinçten, milletlerin özgür yaşama talebine sahip çıkmaktan kaynaklanmıyor.
Loti bir Fransız. Her konuya doğal olarak Fransız merkezli bakıyor. Fransız siyasetini etkilemek ve değiştirmek istiyor. Türklere desteği de, Fransa’nın İngiltere ile olan rekabetinden ve kaynaklanıyor. Loti ömrünü Fransa’nın bölgemizde çıkarlarının nasıl koruyup geliştirebileceğine adıyor. Buraya geleceğiz ama Loti’nin Türklere gösterdiği teveccühü, başka mazlum milletlerde görmüyoruz.
Loti ciddi bir Afrika düşmanıdır, Claude Farrere’e (Klod Farer) şöyle demektedir:
“Fas’a gelince onun hakkındaki düşüncemi hiç değiştirmedim. Bu haliyle, ileride sokulmak istenen halinden daha mutlu olabilir. Ne var ki, biz Fransızlar gitmesek oraya, başkaları koşacaklar. Biz ise bu başkalarından iyiyiz. Daha az hoyratız, daha az hor görücüyüz. Daha az acı yaratırız, daha çok mutluluk yaratamazsak da. Bu iş birkaç milyar altınla, birkaç bin insan hayatını gözden çıkarmaya değer.”(1)
Medeniyet getirici Fransızlar! Birkaç bin insanın Loti için hiçbir önemi yok…
Loti’nin Fransa merkezli benzer tavrı, Balkan Savaşları için de geçerlidir. Fransız yazar elbette Türk ve Müslümanlara uygulanan eziyetlere karşı çıkar. Ona göre Rumeli’de Türk varlığı zaruridir. Fakat şu nedenle: Fransız ve Katolik çıkarları bunu gerektirmektedir. Eğer olmazsa, Fransız parası, Fransız okulları elden gidecektir. Fransızca bu durumdan zarar görecektir:
“…Bizim Türkiye’de yıllardan beri artan -az klasın haddinden fazla artan diyecektim- iki buçuk milyona yakın sermayemiz var. İktisadî birikimimiz olan bu para istilâcıların elinde ne olacak? Ve en önemlisi, normal veya dinî okullarımız da var, ortalama bir hesapla, dilimizi yanlışsız konuşan 110.000 öğrenciyi kapsıyor. Balkan adası kısmı, Bulgar veya Yunan eline geçerse, bunlar olduğu gibi kapanacak, mahvolacaktır. Aynı zamanda Müslüman okullarında mecburi olan Fransızca öğrenimi de kalkacaktır. Ne yazık! Böylece, dünya yüzünde sevgili dilimizin yıldızının söndüğü bir ülke daha bulunacaktır.”(2)
Loti, Birinci Dünya Savaşı’nda da Fransa’nın Osmanlı’ya karşı savaşmasını istemez. Osmanlı’nın Almanya safında yer almasını eleştirmekle birlikte, esas uyarısı Fransa’yadır. Çünkü böyle bir savaşta Fransa’nın İslâm dünyasındaki itibarı büyük ölçüde zarar görecektir.(3) Bu durumdan da İngiltere kârlı çıkacaktır.
Fransa’dan Ahmet Muhtar Paşa’ya “Ermeni mezalimi” konusunda mektup yazan Loti’nin tavrı cesurdur. Gerçeğe bağlıdır. Ama bu tavrın da yine Fransız siyasetinin çıkarını görürüz. Evet Loti, bu yalanın Avrupa’nın aç gözlü........