Tarihsel materyalizm 2025: Emperyalizm ve savaş
Her yıl Historical Materialism dergisi Londra’da bir konferans düzenliyor. Bu konferansa (çoğunlukla) akademisyenler ve öğrenciler katılarak Marksist teoriyi ve kapitalizmin eleştirisini tartışıyorlar.
Bu yılki konferans oldukça kalabalıktı ve şimdiye kadar en iyi organize edilenlerden biriydi. Ekonomi, kültür, teknoloji, emperyalizm, savaş ve toplumsal cinsiyet konularında geniş bir oturum ve genel toplantı yelpazesi vardı. Faşizm, teknoloji (özellikle yapay zekâ), emperyalizm, iklim değişikliği ve elbette Marksist teori üzerine birçok sunum “akışı” bulunuyordu. Elbette aynı anda iki yerde olamadığım için tüm bildirileri değerlendirmem imkânsızdı ve bu nedenle konferansa dair izlenimim kaçınılmaz olarak kendi ilgi alanlarıma göre önyargılı olacak.
Başlamak için emperyalizm oturumundaki kendi sunumumdan söz edeyim. Bildirimin başlığı “Yetişmek mi, Geri Kalmak mı?” idi. Bu bildiride, sözde Küresel Güney’in yoksul ülkelerinin sözde Küresel Kuzey’in zengin ülkelerini “yakalamakta” olup olmadıklarını inceledim.
“Yetişme” ölçütü olarak üç gösterge kullandım:
1. Kişi başına gelir düzeyleri,
2. İşgücü verimliliği düzeyleri,
3.Birleşmiş Milletler tarafından derlenen İnsani Gelişme Endeksi.
Bu göstergelerin her biri için G7 ülkelerinin (ya da “yüksek gelirli” ekonomilerin) yıllık ortalama büyüme eğilimini aldım ve BRICS ülkelerinin eğilimleriyle karşılaştırdım. Bu eğilimleri ileriye doğru yansıtarak, zengin Küresel Kuzey ekonomileri ile Küresel Güney (BRICS) ekonomileri arasındaki farkın bir gün kapanıp kapanmayacağını ölçtüm. Üç göstergenin tamamında, Küresel Güney’in açığı kapatmadığını ve asla kapatmayacağını — muhtemel tek istisnanın Çin olduğunu — buldum.
Bu fark neden kapanmıyor? En önemli neden, emperyalizmdi. Zenginlik (değer), sürekli olarak Küresel Güney’den Küresel Kuzey’e transfer ediliyor. Ayrıca, Küresel Güney’de sermayenin kârlılığı, işgücü verimliliğindeki artıştan daha hızlı düşüyordu ve bu durum üretken yatırımları ve ekonomik büyümeyi yavaşlatıyordu. Çin ise istisna teşkil ediyordu çünkü yatırım büyümesi, diğer büyük Küresel Güney ekonomilerinden farklı olarak sermayenin kârlılığı tarafından belirleyici biçimde yönlendirilmiyordu.
Benim bulguma göre, Küresel Kuzey’deki emperyalist ekonomiler için yıllık değer kazancı GSYH’nin yaklaşık yüzde 2-3’ü iken, Küresel Güney’in çok daha kalabalık ekonomileri için kayıp da benzer düzeydeydi. Diğer bir deyişle, emperyalist sömürü olmasaydı, G7 ekonomileri (ABD dahil) neredeyse hiç büyümeyecekti; Küresel Güney ekonomileri ise çok daha hızlı büyüyerek arayı kapatmaya başlayacaktı.
Aynı oturumda, Pedro Matto “alt-emperyalizm” kavramına ikna edici bir eleştiri sundu. Bu kavrama göre Küresel Kuzey, Küresel Güney ülkelerinden değer transferi elde........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin