Bugünlerde dünyanın moda merkezlerinde (New York, Londra, Paris, Milano vd.) moda haftaları yapılıyor. İlki 1943’te New York’ta yapılan bu moda haftasının ardından bugün artık sosyo-ekonomik dengelerin değişimi ve yeni akımlar, moda markalarının da kendilerine farklı merkezler yaratmalarına olanak tanıdı.
Bununla birlikte kreatif direktörlerin aldıkları ilhamlar ve modaya dair vizyonlarını dünyayla paylaşma şekilleri geleneksel moda şehirlerinin ötesine geçti. Üstelik, “şimdi gör, şimdi al” (see-now-buy-now) gibi moda defilelerinin sunum, sipariş, üretim ve satış dengesini değiştiren yeni formüller, markaları geleneksel moda takviminin dışında yeni deneyimler yaratmaya itti.
Son dönemlerde özellikle geleneksel moda takvimlerinin gözbebeği olan Louis Vuitton, Chanel, Dior, Gucci, Max Mara gibi markaların yüksek modanın zirve şehirlerinden inip, yeni şehirlere doğru yola çıktıklarını görüyoruz.
Önce Oscar Wilde’tan bir alıntı: ‘Moda öyle katlanılabilir bir çirkinlik biçimidir ki, her altı ayda bir değiştirmek gerekir’.
İnsanlığın tarihiyle koşut moda, daha çok örtünme-giysi ile anılır ama aslında yaşamın her alanını kapsayan yaşam tarzına ait bir iletişim biçimi. Anlamı da kalıp zaten.
Kavramlardan heves, geçicilik özelliğinden dolayı moda kadar uzun süreli olmayan, güçlü bir gereksinmeyi doyumlama özelliği taşımayan bir ilgi biçimi. Oysa stil insanların yapım ya da sunuş olarak ayırdedici bir davranış biçimi, örneğin kadın mayosunda bikini veya tek parçalı mayo. Moda ise çeşitli toplumsal ölçütlere göre belirlenen, geniş bir kitle tarafından kabul edilen ve tüketimi hatırı sayılı ölçüde uzun süren bir stil, sözgelimi jean modası.
Heves kamuoyu ilgisine aniden konu oluyor, birdenbire yükselen bir ilginin ardından hızla düşerek yok oluyor. Beyin iğfal şebekesi........