Avanos’tayız. Anadolu’nun fiziki olarak tam orta yerinde, artık dünyanın en meşhur vadilerinden biri haline gelen Kapadokya’nın, yaşanılabilecek en son kasabasındayız bugün. Beş saat güneyimizde Akdeniz, beş saat kuzeyimizde Karadeniz, biz ise kupkuru bir bozkırın ortasındayız. Memleketin en büyük ırmağı Kızılırmak bile, burada sanki durağan bir göl gibi. Biz de, tam Kızılırmak kıyısında kızgın bir şekilde, ördekleri, kazları bir ekmek kırıntısı peşinde gürültüyle kovalamaca oynarken seyretmekteyiz. Bu arada, Hitit Kralı Büyük Suppiluliuma’nın Venedik’ten ithal ettiği siyah ve uzun bir gondol da, sakin bir şekilde önümüzden akıp gitmekte!
Kızgınlık bu görüntünün neresinde der gibisiniz. Böyle güzel bir manzarada, kızgın olmanın ne işi olabilir ki? Açıklayalım.
Kızgınlığımız ne Avanos’a, ne gürültülü ördeklere, ne de o saçma sapan Venedik gondollarını Anadolu’nun orta yerine sokuşturan Hitit kralına. Kızgınlığımız, göz açıp kapayana dek sayılabilecek kıpkısacık bir sürede, bu Anadolu toprağının binlerce yıllık göreneğini, geleneğini, harsını değiştirip, bizi biz olmaktan çıkaran kültürel yozlaşmada. Gelin biraz daha deşelim bu konuyu.
Yaklaşık yirmi sene önce, Londra metrolarında bir oraya bir buraya, elimizde bavulumuz ve bağlamamız koşturup dururken, kocaman billboard denilen reklam panolarındaki bir duyuru dikkatimizi çekmiş ve aklımıza kazınmış olmalı ki, sonraları çok sık şekilde hatırlar olduk. Duyuru şöyle bir şeydi: “Yaşlılarınız sizden telefon bekliyorlar. Ücretsiz olarak telefon edip, sohbetinizi esirgemeyiniz onlardan!” Bu anlama gelen duyuruda, bir de bedavaya telefon edebileceğiniz numara yazmaktaydı. Bunu görünce, İngilizlerin yaşlılarına üzülmüş ve “bizim memlekette hayatta böyle bir şeye gerek kalmaz, çünkü bizler Türk’üz ve geleneklerimiz böyle bir garipliğe gerek bırakmaz bizim yaşlılarımızı” diye ferahlatmıştık gönlümüzü.
Ama hiç de öyle olmadığını, aradan geçen kısacık senelerde, çok da süratli şekilde değişen kültürel manzaramız sayesinde anladık. Covid-19 pandemisinden çok daha zalim bir salgın hastalık bizleri bekliyormuş meğerse de, haberimiz yokmuş. Buna çok kısaca........