1970’li yıllarda politik tartışmalardaki sertleşmeler, kavgalar, gerginlikler sağ ve sol aydınları birbirinden uzaklaştırdı. Bir araya gelmeleri gereken, yan yana durmaları gereken konularda da anlaşamadılar. Anlaşabilecekleri konularda da anlaşamadılar. Dil Devrimi, dilde özleşme bu anlaşmazlıkların başında yer aldı, sağ ve sol kesim arasında uzayıp giden önemli bir kavga nedeni oldu.
TDK’ye uzun yıllar muhalefet eden, özleşme yanlılarını eleştirenlerden biri de Prof. Dr. Necmettin Hacıeminoğlu idi. Özleşmecilerden hep “uydurmacı” diye söz eder, onlara “hasta”, “hain” diyecek kadar aşırı, sert bir dil kullanırdı.
Özleşmeciler iki öbekti ona göre: 1) Hainler grubu. 2) Gafiller grubu. Bu heyecanlı, öfkeli dil rahmetlinin ne adına, ne unvanına uygundu. Ama zamana, ortama uygundu, zaman öyle bir zamandı işte. Hacıeminoğlu’nun en çok eleştirdiği yazarlardan biri TRT Genel Müdürlüğü görevinde bulunan Turgut Özakman’dı. Hasta, hain gözüyle baktıklarındandı o da, bu değerli yazara epey yüklenmişlerdi.
Turgut Özakman bile aşırı bulunuyordu.
Zaman öyle bir zamandı.
Yalnız TDK değil, TRT, Milli Eğitim Bakanlığı da özleşme karşıtlarının sık eleştirdiği kurumlardandı.
Bu sert tartışmalar elbette sağ ve sol kesimdeki aydınların bir araya gelmelerini zorlaştırdı, bu tartışmaların gerisinde siyaset vardı, siyasetçi vardı. Aydınlar bilimden çok siyasetin etkisindeydiler, bu yüzden çok önemli konularda soğukkanlı olamadılar, bir araya gelemediler.
Hüseyin Namık Orkun, Atatürk ile bir söyleşi sırasında dil devrimindeki bazı aşırılıklardan söz açtığında, Atatürk önlerindeki bira bardaklarını doldurmasını istemiş ondan. Doldurulan bardakların üstü köpüklenip taşınca, Atatürk; “İşte bizim de yaptığımız bu, köpürüp taşanlardan sonra geriye kalanları kullanacağız.” demiş.
Necmettin Hacıeminoğlu, Nihad Sami Banarlı, Muharrem Ergin, Faruk Timurtaş gibi yazarlar o köpüren, taşan kısımla uğraştılar, yalnız oraya baktılar, geriye kalan kullandığımız........