Geçen gün değerli dostum şair Ahmet Özer’le Mülkiyeliler’de oturduk, kitaplarımızı imzaladık. Karadenizlidir Ahmet Özer, sözü içinde bekletmez, hemen konuya girer, hemen de bir konu bulur. Şiirde olduğu gibi düzyazıda da ustadır. Tatlı tatlı söyleşirken zamanın nasıl geçtiğini anlamazsınız. Hüseyin Atabaş, “Senin ithaf yazıların derlenip bir kitap yapılmalı.” dermiş. Işıklar Kırmızıydı kitabını, güzel bir el yazısıyla “Türkçemizin aydınlığına yıllardır omuz veren sevgili Kemal Ateş kardeşime” diye güzel sözlerle imzalayıp verdi.
Olaylara dar bir pencereden bakmaz Ahmet Özer. Solcudur ancak 1980 öncesinin, soğuk savaş yıllarındaki bölünmelerin üstünde bir yerde kalmayı bilmiştir. Söyleşimiz tartışılan bir dil sorunuyla başladı. Bir yerde konuşurken, “denilince” demiş Ahmet, bir başkası gülerek düzeltmiş, “denince” demeliymiş. Kural buymuş. Benim düşüncemi sordu. “Gülünecek olan sen değilsin, o arkadaş…” dedim. Değerli dostuma önce şunu söyledim: “Önce kural kavramını anlamak gerekir. Dili halk yaratır, kuralı biz koyarız. Söz konusu kuralı kim yazdı, doğru yazdı mı? Bunu anlamanın en doğru yolu derleme ve tarama çalışmalarıdır. Kural sandığınız şey derleme ve tarama çalışmalarıyla bulduğunuz örneklerle çelişiyorsa, o kural yanlış konulmuştur. Ben “denilince” diyen yazarlar da biliyorum, “denilince” diye bir sözcük var dilimizde.”
“Denince” değil de “denilince” dediğiniz zaman öznedeki belirsizlik, edilgenlik, çokluk, genellik daha güçleniyor.
Arkadaşıma Yahya Kemal’in Aziz İstanbul’undan örnek de verdim: “İstanbul’un Fethi denilince 1453 Mayısının 29’uncu Salı sabahı derhal hayale çarpıyor.” Ha deyince bulamazsınız bu örnekleri, ama yazarlarda çoktur. “Altına konulan sandalyede biraz oturdu.” gibi bir cümlenin nesi yanlış? Google’a girdiğinizde “denilince” sözcüğünün geçtiği bir sürü kitap adı, yazı başlığı görürsünüz: Araştırma Denilince, Hukuk Denilince, Çocuk Edebiyatı Denilince, Kahve Denilince… Böyle onlarca, yüzlerce yazı başlığı, kitap adı… Ahmet’e haklılığını göstermek için bir yazı yazacağım, dedim ama 2 Ocak 2019 tarihinde Aydınlık’ta aynı konuda yazmışım. O yazıyı Ahmet’e Whatsap’tan “Yazımı daha önce okusaydın, senin değil de, yanlışını bulmak isteyenin asıl gülünecek durumda olduğunu anlardın!” notuyla gönderdim. Eski yazımı aynen buraya da alıyorum. Umarım bu konuya bir daha dönmek zorunda kalmayız.
Çok yazdım, çok........