2024’ün en büyük jeopolitik riski

Hepimizİn de bildiği gibi büyük sistem değişiklikleri için, o sistemi yöneten merkezin zaafa düşmesi gerekmektedir. Sistemin merkezinde oluşan zaaf, sistemin tökezlemesine, o sistemden geçinenlerin eskisi gibi sistemden yararlanamamasına neden olacaktır. Bu gelişme de sistemin merkezinde zayıflama ve çekim gücünü kaybetme sonucuna doğru gidecek, bir süre sonra da merkez dağılacak ya da parçalanacaktır. Yönetim gücünü kaybederek başka bir merkezin ya da merkezlerin oluşması sonucunu doğuracaktır. Sonuçta içinde bulunulan sistem öyle dışarıdan darbe ile kolay kolay yıkılmamaktadır.

Yukarıda anlattıklarım soyut bir süreç. Bunu somut duruma indirgersek şunları söyleyebiliriz.

Bugün içinde yaşadığımız sistem 19. Yüzyıl ortalarından itibaren şekillenmiş, önce Büyük Britanya daha sonra Amerika Birleşik Devletleri tarafından yönetim merkezi olarak sürdürülmüş emperyalist sistemdir.

Başını ABD’nin çektiği bu sistem, özellikle 2000’li yılların başından itibaren önce ekonomik üstünlüklerini tek tek elden kaçırmaya başladı. Dünyanın en büyük şirketleri ABD’nin elinde iken, bu kez Çin Halk Cumhuriyeti’nin eline geçti. Dünyanın en büyük ihracatçısı, en büyük sanayi malları üreticisi vb. gibi ekonomik üstünlükler Çin Halk Cumhuriyeti’nin eline geçmeye başladı. Tek kutup ve tek merkez yerine daha çok merkez baş göstermeye başladı. NATO, IMF, Dünya Bankası gibi Atlantik sisteminin kurumlarının karşısına ŞİÖ, BRICS ülkelerinin kurduğu NDB (Yeni Kalkınma Bankası) gibi alternatif kurumlar oluşmaya başladı.

Askeri olarak önce Rusya’nın ABD güdümündeki Gürcistan’a müdahalesi, ardından ABD’nin Afganistan yenilgisi. Rusya’nın Ukrayna’ya askeri müdahalesi. Filistin’in İsrail’e başkaldırısı ve Yemen, İran gibi devletlerin müdahil olmaya başlamaları. Tabi arada atladığım başka vakalar da var. ABD, ekonomik........

© Aydınlık