DERLER Kİ

Unutabilmek insanın önemli bir meziyetidir yoksa yaşayamazdı.

Öyle ya unutamasaydık
bazı acılara katlanmak mümkün olmazdı.

İnsan beyni yaşamın devamı için olsa gerek,

kendisini korumaya alıyor ama ya kalbimiz?

O ne yapıyor?

O da giriyor devreye ve

vefasızlığa, boşvermişliğe mani oluyor.

Kaybettiğimiz insanları unutmak yerine onların yokluğuyla baş edebiliyor,

yaşanılan kötü olaylardan da ders çıkarabiliyoruz.

Olması gereken de zaten bu değil midir?

İşte bunları düşünüyordum

hava yavaştan kararmaya yüz tutmuş, hafiften buğulanmış

bir pencereden trenin hızına inat manzarayı seyrederken ben.

Ne oldu da unutuverdik

ufacık bir virüsün dünyayı adeta esir alıp,

en sevdiklerimizle birbirimize uzak düşürdüğü o günleri.

Ne zengin ne fakir, ne yaşlı ne genç bakmamıştı hiç bir şeye,

alt etmişti bir ufacık virüs.

Hem de tüm dünyayı.

O günlerde hepimiz hijyenin önemini yeniden fark etmiş

bir zamanlar evlerin baş köşelerinden eksik
olmayan kolonyaları hatırlamış

ailece yemek yiyeceğimiz günleri iple çekmiştik.

Satışları azalmış olduğuna göre yine unuttuk kolonyaları.

Hijyeni öğrenemediyseniz zamanında,

sonradan nasıl öğrenirdiniz ki.

İhtiyaç halinde kullanılan bir şey zannedilir kolayca ihmal edilirdi böyle.

Ünlü bir boya firmasının dereye akıttığı suyu görünce geldi aklıma bunlar.

Sahi acaba bir arıtma var mıydı?

Vardır herhalde.

Öyle ya koskoca marka,

mutlaka çevre temizliğine özen gösteriyordur.

Hijyen demişken,

ambalaj mevzusuna hiç girmeyeyim.

Öyle dertliyim ki bu konuda.

Her bir ürünü ayrı marketlerden alır oldum.

Elimden geldiğince de anlatıp duruyor,
örneklerini paylaşıyorum ama nafile.

Siz bilmelisiniz ki........

© Aydınlık