menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Tekkeler ve tarihsel gerçek

38 17
tuesday

Geçen hafta bu köşede, Alevi-Bektaşi geleneğinin Cumhuriyet’le kurduğu tarihsel ilişkinin sanıldığı gibi çatışmalı değil, aksine kurucu ve destekleyici bir zemine oturduğunu, tekke ve zaviyeleri kapatan kanunun Alevi-Bektaşi inancına nefes aldırdığını vurgulamıştık. Bugün o yazının devamı olarak, meselenin en çok çarpıtılan başlığına; Atatürk’ün Hacıbektaş ziyareti ile tekke ve zaviyelerin kapatılması konusuna odaklanıyoruz.

Çünkü Hacıbektaş üzerinden yürütülen güncel tartışmaların büyük bölümü, tarihle değil, bugünün siyasal ihtiyaçlarıyla ilgilidir.

Mustafa Kemal Atatürk’ün 22 Aralık 1919 tarihinde Hacıbektaş’a yaptığı ziyaret, Milli Mücadele’nin en stratejik duraklarından biridir. Sivas Kongresi’nin ardından Ankara’ya geçmeden önce Hacıbektaş’a uğranması tesadüf değildir. Atatürk, Anadolu’nun toplumsal gerçekliğini bilen bir liderdir. Alevi-Bektaşi nüfusun nicel ağırlığını, tarihsel muhalefet geleneğini, aydınlanmacı yanını ve örgütlü yapısını yakından takip etmektedir.

Bu nedenle Hacıbektaş, onun gözünde yalnızca bir inanç merkezi değil; ulusal direnişin toplumsal meşruiyetinin sağlanacağı bir vicdan merkezidir.

Mustafa Kemal Paşa, Kayseri ve Mucur üzerinden Hacıbektaş’a gelmiş, Çelebilere ait evde ağırlanmış, geceyi de burada geçirmiştir. Bu ayrıntı önemlidir. Çünkü Atatürk, Hacıbektaş’ta Nakşi şeyhleri değil, Bektaşi geleneğinin tarihsel temsilcileri olan Çelebilerin makamını muhatap almıştır.

Mazhar Müfit Kansu’nun anılarında aktardığı üzere,........

© Aydınlık