Aleviliği Cumhuriyet’e karşı kullanmak |
Son dönemde Tekke ve Zaviyelerin Kapatılması Kanunu üzerinden yürütülen tartışmalar, yalnızca hukuki ya da tarihsel bir değerlendirme olmanın çok ötesine geçmiştir. Bu tartışmalar, Aleviliği Cumhuriyet ve laiklik karşıtı bir hatta sürükleme çabasının ideolojik araçları haline getirilmektedir. Oysa Alevi-Bektaşi tarihini bilen herkes için gerçek nettir: Tarikatların egemen olduğu bir düzende Alevilere yaşam hakkı yoktur.
Aleviliğin bu topraklardaki tarihsel serüveni, tarikatçı Sünni anlayışla sürekli bir çatışma içinde geçmiştir. Sorunun kaynağı ne Cumhuriyet’tir ne de laikliktir. Osmanlı Devleti Safevi devletiyle yaşadığı askeri ve siyasi mücadeleler sırasında bir tercihe zorlanmıştır.
Yavuz Sultan Selim’le birlikte bu tercih kesinleşmiş; Alevilik kamusal alanın dışına itilmiş, baskı ve tehdit altında yaşamaya zorlanmıştır. Alevi toplulukları, bu süreçten sonra Anadolu’nun belirli bölgelerine çekilerek varlıklarını sürdürmüştür. Kızılırmak yayı, Tunceli ve çevresi, Emlek yöresi, Toroslar ve Kaz Dağları bu tarihsel geri çekilmenin coğrafi izleridir.
Aleviler için bu geri çekilme bir tercih değil, hayatta kalma zorunluluğudur.
1826’da yaşanan ve “Vak’a-i Hayriye” olarak adlandırılan süreç, yalnızca Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılması değildir. Aynı zamanda Bektaşiliğe yönelik kapsamlı bir devlet müdahalesidir.........