Dünya sapkın zenginlerin laboratuvarı mı? |
Dünya, sapkın zenginlerin kurduğu dev bir laboratuvar sanki! Deney tüpleri ülkeler, petri kapları şehirler, ne yazık ki denekleri ise çocuklar, kadınlar, yoksullar… Laboratuvarın kapısına ise iri harflerle “barış”, “demokrasi”, “insan hakları” yazılmış durumda. İçeride ne olduğuna bakmaya cesaret eden herkes görüyor ki o tabelalar, içeride yürütülen deneylerin üstünü örten ince bir etiket sadece…
Binin üzerinde kız çocuğu ve genç kadın istismar edildi!
Epstein dosyasıyla ortaya saçılan “ada deneyleri” bunu gösteriyor. Jeffrey Epstein’in Karayipler’deki özel adası, broşürlerde tropik bir cennet gibi pazarlanıyordu, gerçekte ise binin üzerinde kız çocuğu ve genç kadının istismar edildiği, onlarca “saygın” siyasetçi, iş insanı, prens ve kanaat önderinin isimlerinin geçtiği bir suç sahnesiydi. ABD Adalet Bakanlığı’nın elindeki dosyalarda sadece tespit edilebilen 250’den fazla kurbanın kaydı yer alıyor; Maxwell davasında doğrulanan ağ ise buzdağının görünen kısmı.
Bu ada sadece cinsel suçların değil, aynı zamanda cezasızlığın ve servet-siyaset ilişkisinin de laboratuvarıydı. Epstein’ın Karayipler’i tercih etmesi tesadüf değildi: Vergi cenneti bir coğrafyada, hukukun ışığından uzak, helikopterle inilip çıkılan kapalı devre bir sistem kuruldu. Bankalar ve büyük finans kuruluşları, yıllarca bu ağın para trafiğine aracılık etti; bazıları bugün yüz milyonlarca dolarlık tazminatlar ödeyerek “konuyu kapatmaya” çalışıyor.
Uçak kayıtları, uçuş listeleri, sızan e-postalar… Hepsi aynı soruyu büyütüyor: Dünya halklarının kaderi hakkında karar veren isimler, nasıl oluyor da böyle bir ada dosyasında yan yana gelebiliyor? “Yeni dünya düzeni” söyleminin, Davos kürsülerinde parlatılan “sürdürülebilirlik” nutuklarının arka planında, kapalı kapılar ardında neler konuşulmuş olabilir?
Bu sorular, tekil bir sapığın hikâyesiyle açıklanamayacak kadar büyük. Çünkü aynı dönemde, laboratuvarın başka bölümlerinde de benzer deneyler yürütülüyordu.
Çocukları vurmak ekstra ücret!
Bosna Savaşı’ndan yıllar sonra, İtalya’daki savcıların masasına düşen dosyalar, insanlığın en karanlık odalarından birine ışık tuttu. Saraybosna kuşatması sırasında, “keskin nişancı turizmi” adı verilen bir sapkınlık iddiası yeniden açıldı. İddiaya göre, zengin Avrupalılar ve başka ülkelerden silah meraklıları, Bosnalı Sırp birliklerine 90 bin dolara kadar para ödeyerek Saraybosna’da “insan avına” katılıyor, sivilleri hedef........