Kapitalist ideolojinin çırpınışı: Teknofeodalizm
Genel kabul kapitalizmin 18. yüzyılda tarih sahnesine çıktığıdır. O tarihten bu yana, her kriz döneminden sonra ya da krizlerin eşiğinde kapitalizmin bir dönüşüm geçirerek varlığını sürdürdüğü söylenebilir. Vahşi kapitalizmden emperyalizme, oradan finansal kapitalizme ve nihayetinde bugünün dijital kapitalizmine uzanan uzun yolculuk sistemin kendi iç çelişmelerini bastırarak, erteleyerek ve yeni formlar bularak hayatta kalmasının tarihi olarak da okunabilir. Kapitalizmin bu evrimsel tarihinin ana hatlarını anlamadan ve tarihsel bağlamı dikkate almadan, kapitalizmin öldüğü varsayımıyla üretilen tezlerin yanıltıcı bir örüntü taşıdığını kabul etmek gerekir.
Tarihin düz bir evrimsel çizgide pürüzsüz ilerlemediğini biliyoruz. Fakat düşünsel bir tema üretmek bakımından, kapitalizmin bazı baskın biçimlerinin dönemsel olarak ağırlığını koyduğunu, esas belirleyici eğilim olarak üste çıktığını belirtmek teorik olarak yerinde olacaktır. Fakat bu tarihsel süreci bir fosil tabakası gibi değil, üst üste binen, birbirini dönüştüren dinamikler olarak düşünmek daha tutarlı ve açıklayıcıdır.
19. yüzyılın sonlarına doğru, serbest piyasa ve rekabet, kâr oranlarının düşmesi ve şiddetli ekonomik dalgalanmalarla büyük bir kriz yaşadı. Bu kriz emperyalizm (tekelci kapitalizm) aşamasını getirdi. Rekabeti baskılamak ve yeni pazarlar yaratmak ihtiyacı kendisini dayatmıştı. Banka ve sanayi sermayesinin kaynaşmasıyla oluşan finans sermayesi dünyayı paylaşarak krizi erteledi.
İki dünya savaşı ve 1929 buhranıyla, geçen yüzyılın ortalarında, emperyalizmin........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Gideon Levy
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein