menu_open
Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Deprem gerçeği ve siyaset yapma tarzı

18 23
17.08.2024

Bu gün itibariyle 17 Ağustos Gölcük depreminin üzerinden geçen süre çeyrek yüzyılı bulmuş oluyor. Geçen sürede deprem bizi hiç yalnız bırakmadı. İrili ufaklı ikazları bir tarafa bırakalım, Kahramanmaraş ve Hatay’ı yerle bir eden depremlerin üzerinden iki yıl bile geçmedi.

Jeolojik bir olgu olarak depremler ya da deprem dirençli kentlerin taşıması gereken özellikler benim uzmanlık alanım değil. Bir siyaset sosyoloğu olarak, arkada kalan çeyrek yüzyılın bilançosuna baktığımda gördüğüm şey şu: Yaşadığımız yıkım da, aradan geçen sürede ülkemizi depreme hazırlama konusunda yapılan işlerin yetersizliği de, Türkiye’nin sırtındaki en büyük kamburun “siyasetçi” denilen tip ve onun siyaset yapma tarzı olduğunu kanıtlamıştır.

Siyaset toplumsal bir kurum. Her toplum ürettiği ekonomik kaynakları dağıtmak, insan kaynağını planlamak ve bir düzen kurarak geleceğin öngörülebilirliğini sağlamak zorundadır. Batılılar buna “politics” diyorlar. Fakat bir de “policy” var. Belli bir siyasal (kurumsal) düzenin içinde farklı aktörlerin birbiriyle rekabet etmesi, farklı çözüm önerileri getirmesi ve güç toplamaya çalışması sürecini anlatıyor. Türkçede bu durumu anlatmak üzere “siyasa” sözcüğü var. Fakat tutmadığı için pek kullanılmıyor. Böylelikle biz hem toplumsal kurum olarak siyasete hem de siyasal bir düzenin içinde yapılıp edilen işlere aynı sözcüğü kullanarak karşılık veriyoruz.

Oysa kavramlarla düşünürüz. Farklı olguları aynı kavramla karşıladığımız........

© Aydınlık


Get it on Google Play