İklimdeki değişimler ve değişmezlikler günümüzün güncel tartışma alanlarından biridir.
Samanyolu galaksisinin ve haliyle Dünyamızın evrendeki yolculuğunun kozmik bir saate göre ilerlediğini ve buna bağlı olarak yaşanan değişimlerin sonuçlarından sadece biri olan iklim kavramının da buzulların bir örtü gibi kutuplardan merkeze doğru yeryüzündeki ilerleyişi ile ilişkili olduğunu öne süren görüşler vardır.
Akıl ve bilim dışına taşırılan her tartışma gibi bu konuda da bulgular, olgular hayal gücünün sınırlarını zorlayan kurgulara hapsedilmektedir.
Ben epik anlatımları severim, gözümün önüne saniyelerle yarışan bir soğuyarak buza dönüşme sahnesi gelir. Bir belgesel kesitinde görmüştüm; ölüm saçağı deniliyor ya da ölüm parmağı. Denizin yüzeyindeki donma nedeniyle oluşan buz kristallerinin tuzlu ve yoğun deniz suyunun tabanına doğru bir saçak oluşturması ve sonunda deniz zeminine ulaşmasıyla zemindeki deniz canlılarını da dondurması durumunu anlatan bir ifadedir.
Dünyanın ısınma ve soğuma devirlerinin tanıkları vardır. İnorganik, eskilerin tabiriyle anorganik ve organik tanıklar. Kayaçlar inorganik tanıklardan, mercanlar ise organiktir. Yaşamın gelişmesiyle tanıklık çeşitlenmiştir.
Sıra insanın tanıklığında ama önce kendi aramızda anlaşmamız gerekecek.
Türkiye’nin bilim iklimini oluşturan tarihsel birikimi çok zengindir. Vatan şairimiz Nazım Hikmet’in Davet şiirindeki şahane tarifiyle uzak Asya’dan dörtnala gelip, Akdeniz’e bir kısrak gibi uzanan vatanımızda dünyanın en önemli seyyahlarına, simyacılarına, kimyacılarına, fizikçilerine, ilim, bilim, felsefe düşünürlerine kucak açtık. Mimarlar yetiştirdik, eserleri bin yıldır ayakta olan.........