GÖRSEL ESTETİK |
İnsanoğlu varoluşundan bu yana güzel ve güzelliğe karşı hep duyarlı kalmış. Kuşlar içgüdüsel olarak yuvalarını hep güzel örerler. Bu hiç değişmez. İnsan ise, gelenekselliğini aşan bir arayışla yaptıklarını geliştirir. Süsleme arzularının yanında sevdiklerini somutlaştırmaya, görünür kılmaya çalışır. İnsanların bu çabalarında estetik bir arayış olduğu görülür
Estetik kavramı eski Yunan'da duyarlılık anlamında kullanılmış olsa da bugün güzelin kendisi ya da anlamı olarak kabul edilmekte.
Bildiğimiz kadarıyla güzelin ne olduğu ne olmadığı eski Yunandan bu yana bilim adamlarını, filozofları, sanatçıları ilgilendirmekte ve ona bir tanım verilmeye çalışılmıştır. Kişiden kişiye, coğrafyadan coğrafyaya tarihi süreç içinde bu konunun net bir cevabı olamamış.
Güzellik bir madde midir, yoksa maddede yansıyan bir ruh mudur?
Güzel, görülür Anlaşılır bir şey midir?
Güzellik içimizde mi dışımızda mı?
Güzelin bir ölçüsü var mı?
Güzellik duygusu; zamana, mekana göre ve kişiden kişiye değişir mi?
Güzel faydalı mı?
Her faydalı olan güzel mi?
Biz güzelin kendisini mi, yoksa çağrıştırdığı duyguları mı seviyoruz?
Güzellik, sahip olma arzusu duyduğumuz şeyler mi?
Güzellik bir Özlem mi?
Güzellik bir benzetme işi mi?
Antik filozoflardan Eflatun (MÖ V yy), güzelliği bu dünyada aramaz. Metafizik bir anlayışla, İdeler Aleminden kovulan ruh, o dünyanın özlemi ile yaşar. İdeler Alemini yansıtan varlıkları güzel bulunur. Güzeli bir çeşit hatırlama, yansıma işi olarak görür. Eflatun, güzelliğin duyu organları ile kavranılamayacağını, duyu organlarının algılama da yetersiz olduğu ancak, akıl yoluyla davranabileceği görüşünde. Onun öğrencisi ARİSTO (MÖ IV yy), hocasının aksine güzelliği bu dünyada yani yaşadığımız dünyada arar. Beş duyu ile kavrayamadığımız şeyler güzel değildir. Güzelin bir şekli-şemali, ölçüsü oranı olmalı düşüncesindedir ve
Güzeli, nesnel yönden ve öznel yönden inceler.
Nesnel yönden güzel: Oran, orantı,........