EĞİTİM VE TENEKE SOBAYLA BAŞLAYAN AYDINLANMA
Biliyorsunuz Köy Enstitüleri'yle köyden alınan çocuklar eğitilip yine geldiği köylere gönderilerek aydınlanmanın en gerek duyulan yerinden başlaması çok doğru bir ilk adımdır. Ben bunu çok güzel bir örnek ve çok değerli bir isimle anlatmak istiyorum.
Bir zamanlar halk kırsalda nasıl ısınıyordu? Isınmak ile ilgili teknoloji ne durumdaydı, önce ona şöyle bir bakalım. Halk genelde odun, odunun olmadığı yerde tezek yakıyordu. Ocaklıkta yaktığı odunlarla ısınıyordu; tabi ısınabilirse. Isınabilirse diyorum; altmışlı yılların sonunda çocuktuk, çok iyi hatırlıyorum: Soba yanmazsa, ocaklıkta ateş yakılırdı. Ocaklık yani sosyete dilinde Fransızcası şömineye odunu atarsın, harıl harıl yanar, ama önün yanar, arkan donar. Benim gibi şanslıysanız, tatlı bir dedeniz varsa, dedenin kucağında arkanız donmadan sıcacık, ocaklıktaki ateşin yanışını izlemek, hayal kurmak, çocukluğunuzun güzel anlarından olmuş olabilir.
O yıllarda ocaklık önemliydi. Bu ocaklıkta yemek pişer, ev halkı ısınırdı. Hatta geceyi aydınlatma da bu ocaklıktaki ateşle olurdu. Ocak sönse de aydınlanma için isli bir çıra yakılırdı. Çamın dalıyla gövdesini bağlayan sert şiş bölgesi çıralıysa çıkartılırdı. Buna sibek denirdi, yalp yalp kesintili bir ışığı olurdu.
Ocaklık öyle bir odun tüketir ki sabaha kadar nerdeyse bir ağaç boydan boya yanıp bitebilir; yine de önün yanar ardın donar; evin bir köşesi yaz köşesi, bir köşesi kış köşesidir. Bu tür bir ısınmaya........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Gideon Levy
John Nosta
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
Daniel Orenstein