Ahlak ve medya terörü

Sevgili okurlarım, ünlülerin evliyken başkalarıyla yaşadıkları aşklar gündemden kolay kolay düşmüyor. Medeni kanunun söz niteliğinde olduğu dönemlerden nerelere geldik dediğinizi duyar gibiyim. Ünlü ya da halk dediklerimizin artık etik kuralları hiçe saydığı ve toplumu başkalaşım sürecine ittiği dijital çağın sancılarını hep birlikte çekiyoruz. Halk gözünü kulağını, algısını kapatıp izlediği filmlerle medyanın ekmeğine yağ sürerken; medya patronları da o malum dizi ve filmlerle bizleri parmağında oynatıyor. Önce küçük bir tespitimi aktarmak istiyorum, Yılmaz Erdoğan’ın yazıp ve oynadığı “İnci Taneleri”. Bir sinema eleştirmeni değilim elbette ancak dizide dikkatimi çeken önemli birkaç husustan bahsedeceğim. Dizide Dilber kocasından şiddet gören, dayak yiyen, çocuğu olan evli bir kadını canlandırıyor. Hukuken geçerli boşanma gerekçeleri fazlasıyla var fakat senaryoda boşanma davası yok. Şiddet gören kadının rahatlıkla boşanabildiği boşandıktan sonra da istediği ile yaşayabildiği hepimizce kabul görür bir gerçek. Dizide, hukuken evli bir kadın başka bir erkekle yaşamak ve sevmek-sevilmek istiyor. Yılmaz Erdoğan, bekar bir Dilber karakteri yaratabilirdi bunu tercih etmeyerek belki de izleyiciye şu mesajı vermek istiyor: Şiddet gören, mutsuz, evli bir kadınının da istediği bir erkekle istediği hayatı yaşayabilme ve aşık olabilme özgürlüğünü(!). Belki de böylece kendine vazife çıkaran, karısına şiddet uygulayan kocalara da hadlerini bildiren duygusal ya da fiziksel şiddet uygulayan erkekleri de senaryoya dahil ederek toplumun fiyakasını bozan, etik kuralları hiçe sayan bir ortamı çoktan yaratan senaryoların sözcüsü oluyorlar.
Artık moda haline gelen dizi ve filmlerinizin toplumda yarattığı ise hukuk devletinde kaos ve istenmeyen sonuçlar...
İşinin hakkını verenleri hariç tutuyorum lakin işini vitrinlik yapan ve toplumun yapı taşlarıyla oynamayı marifet sananlar, TV’ler de ve gazetelerin........

© Anayurt