Bir çınarın ardından: Savaş Dinçel |
Türk tiyatrosunun ve ekranlarının unutulmaz isimlerinden biri olan Savaş Dinçel, yalnızca sahnede sergilediği oyunculukla değil, aynı zamanda çizgileriyle, mizahıyla ve duruşuyla da hafızalara kazındı. Onun hikâyesi, sanatın yalnızca bir meslek değil, aynı zamanda bir direniş biçimi olduğunu hatırlatan örneklerden biridir.
1942 yılında İstanbul’un Fatih ilçesinde dünyaya gelen Dinçel, küçük yaşlardan itibaren sanatla iç içe bir hayat sürmeye başladı. İstanbul Erkek Lisesi’ndeki öğrencilik yıllarında tiyatroya duyduğu ilgi, onu İstanbul Belediyesi Konservatuvarı Tiyatro Bölümü’ne taşıdı. Ancak Dinçel’in yetenekleri yalnızca sahneyle sınırlı değildi; karikatür çizimleriyle de kendini ifade ediyordu. Bu çift yönlü sanat anlayışı, ilerleyen yıllarda onun hem tiyatro sahnesinde hem de basında farklı bir kimlik kazanmasını sağladı.
1980 askeri darbesi, Türkiye’de pek çok sanatçının hayatında derin izler bıraktı. Dinçel de bu süreçten nasibini aldı. Müjdat Gezen ile birlikte hazırladıkları “Çizgilerle Nâzım Hikmet” kitabı nedeniyle “komünizm propagandası” yapmakla suçlandılar. 1983’te mahkemeye kelepçeli olarak götürülmeleri, dönemin baskıcı atmosferinin sembollerinden biri oldu. Ancak Dinçel, bu zor günlerde bile sanatından vazgeçmedi. Sağmalcılar Cezaevi’nde tutuklu kaldıktan........