Dürüst olayım; daha çok Başkent’in nabzını tutmaya niyetlendiğim bu köşede artık Ankara’nın geldiği, getirildiği hâllere kahırlanmaktan bu konuları bir süredir rafa kaldırmıştım. Nitekim bugün de bir dış politika yazısı yazmaya niyetlenmişken, şehirde tanık oldukları karşısında sessiz sakin kalmaya çalışan bir Ankaralı olarak artık bardağı taşıran son damla bir problem sebebiyle mağdur olunca ofis ortamında, neyi kaldırdıysam birkaç aydır o bahsettiğim rafa, bugün burada indirmeye karar verdim.

Öncelikli meselemiz su. Herkesin malumu olduğu üzere iklim değişikliği 21’inci yüzyılın ilk dekadından itibaren ülkemizde -neredeyse bölge fark etmeksizin- etkilerini belirgin biçimde göstermeye başladı. Özellikle son birkaç yıldır yaşanan kuraklıkla Ankara’nın soğuk ve serin kışı-yazı bir yana, her bakımdan huyu suyu da değişti. Ne yazık ki Başkentimizin de dahil olduğu tüm büyükşehirlerimiz başta olmak üzere, yurt genelinde barajlarımız epeydir alarm veriyor. Ve bu kadar ehemmiyetli bir konuda tüm yetkili ve sorumluların Türkiye’nin kaybettiği suları, su kaynakları konusunda ayakları yere basan, nitelikli bir eylem planı koyduğunu göremiyoruz. Dahasını söyleyeyim; bireysel inisiyatif ve tasarruf tedbirleri konusunda vatandaşı uyarmak/bilinçlendirmek........

© Anayurt