Küresel sermaye sahipliği eşitsizliği

Ancak günümüzde bu eşitsizlik, geçmişten çok daha derin ve sistemik boyutlara ulaşmış durumda. Küresel sermaye sahipliği, küçük bir elit kesimin elinde yoğunlaşırken, milyarlarca insan ekonomik kaynaklara sınırlı erişimle yetinmek zorunda kalıyor. Bu durum sadece sosyal adaletsizliği derinleştirmekle kalmıyor, aynı zamanda ekonomik ve politik istikrarı da tehdit ediyor.

BirleÅŸmiÅŸ Milletler ve Dünya Bankası’nın son raporlarına göre, dünya servetinin yaklaşık €â€™i, nüfusun yalnızca ’u tarafından kontrol ediliyor. Bu küçük kesim, küresel üretim ve yatırım kararlarını belirleyen güç merkezlerini oluÅŸturuyor. Öte yandan, nüfusun büyük çoÄŸunluÄŸu, düşük gelirli ve varlık sahibi olmayan gruplar, ekonomik büyümeden pay almakta zorlanıyor. Özellikle geliÅŸmekte olan ülkelerde, sermaye birikimi genellikle kısıtlı sektörlerde yoÄŸunlaşıyor; bankacılık, enerji ve teknoloji gibi stratejik alanlar, küçük bir azınlığın elinde ÅŸekilleniyor.

Sermaye sahipliği eşitsizliğinin etkileri çok boyutludur. Öncelikle, ekonomik büyümenin sürdürülebilirliği risk altına giriyor. Sermaye, eşit dağıtılmadığında tüketim talebi daralıyor ve yatırımların verimliliği düşüyor. Gelir adaletsizliği arttıkça, düşük ve orta gelirli grupların harcama kapasitesi azalıyor, bu da ekonomik döngüyü yavaşlatıyor. Uzmanlar, gelir dağılımındaki uçurumun uzun vadede toplumsal huzursuzluk, politik istikrarsızlık ve hatta uluslararası krizlere yol açabileceğini belirtiyor.

Teknoloji........

© Analiz