Güney Kore'de ne oldu, ne olmadı?
Son yıllarda Güney Kore ile bir çalışma nedeniyle ilgilendiğini biliyorum. “İnanamıyorum” diyor, “her şeyleri vardı”. Güney Kore’nin mücadelesini bir örnek veya ilham kaynağı olarak izleyenler için gerçekten kahredici bir tablo. Nurşin, aylar önce Güney Kore üzerine yaptığımız bir sohbette Güney Kore için nasıl bir benzetme kullanıldığını bana gülerek anlatmıştı. "Balinalar arasında bir karides"; böyle tanımlanıyormuş Güney Kore. Balinalara yem olmadan, Okyanus’ta küçük deniz canlılarının da var olduğunu, hatta Okyanus’un balinalar kadar onlara da ait olduğunu söylem ve eylem olarak temsil ettiğinden bölgesel politika ve dengeler için önemli bir aktördü. Kuzey Kore’nin çılgınlıklarına karşı “sağduyu ve kendini sınırlamayı temsil ediyordu”. Aynı zamanda küresel politikada da bir yeri vardı, biraz da bölgesel politikada temsil ettiği konum nedeniyle: “kritik bazı teknolojilere sahip, bazı önemli teknolojilere sahip olmanın da eşiğinde, rasyonel, ticaret mantığı içerisinde davranan, savunmacı ve sistem açısından reformist olabilen” liberal bir başarı hikayesi. Bu başarı hikayesi K-Pop’dan, Kore dizilerine, oradan nükleer teknolojiye sadece büyük güçlerin yani balinaların sahip olabileceği türden bir yumuşak ve sert güç etkisini “küçük bir karidesin” de gösterebileceğini bize kanıtlıyordu. Şimdi ise küçük karidesimiz can çekişiyor.
Sıkıyönetim kararı
Yoon Suk Yeol, nedeni şu an bile tam anlaşılamayan bir motivasyonla ülkede “devlet-düşmanlarını” ve “Kuzey Kore sempatizanlarının” varlığını öne sürerek sıkıyönetim ilan etti. Mesele 1980 öncesinden ve öğrenci katliamlarından bugüne unutulan korku ve hayaletlerin hatırlanması değil (-ki hatırlandı ve kolay unutulmayacaktır, geçtiğimiz aylarda Yoon Suk Yeol’un yakın korumasını savunma bakanı olarak atadığında darbe esprileri Güney Kore medyasına yansımış, herkes gülmüştü. En azından şimdi kimse gülmeyecek). Parlamento ve halk, Meclis’e sahip çıktı ve Yoon Suk Yeol, sıkıyönetim kararını geri aldı. Buraya kadar ki hikâye zaten çok kötü. Ama, sıkıyönetim ilan edilirken kararın çok küçük bir grup tarafından alınması, ordunun büyük bölümünün -örneğin Kuzey Kore sınırını koruyan komutanların- durumdan habersiz bir şekilde kaosa sürüklenmeleri, ülkenin güvenlik karar alımının kısa süreli de olsa felç olması hem Güney Kore’nin Kuzey Kore’ye karşı üstesinden gelmesi zor bir zafiyet içerisinde olduğunu gösterdi. Ve Güney Kore daha fazla silahlansın hatta nükleer silahlansın ki caydırıcılığını ABD'ye çok güvenilmeyecek günlerde kendi başına da sağlayabilsin diyenlerin elini zayıflattı. Bugün Savunma Bakanı istifa etmiş ve özür dilemiş durumda ama ordunun iç karışıklıktaki rolü ya da daha tehlikelisi bölünmüş olması kolay kolay hafızadan silinmeyecek.
İşin garibi Güney Kore’nin askeri kapasitesini geliştirmesi, nükleer silahlanması fikrini can siperane........
© Analiz
visit website