Sorun birlik eksikliği mi yoksa birlik enflasyonu mu?
"İhracat odaklı büyüme" modelini benimseyen bir ülke olarak, gözümüz kulağımız hep İhracatçı Birlikleri’nden (TİM çatısı altında) gelecek verilerde. Ancak madalyonun diğer yüzünde, sanayinin çarklarını döndüren hammadde ve enerji başta olmak üzere devasa bir ithalat gerçeği var.
Son dönemde kulislerde dillendirilen, zaman zaman yüksek sesle tartışılan bir konu var: "İhracatçı birlikleri varsa, neden İthalatçı Birlikleri yok?" Bu soru, beraberinde daha radikal bir karşı soruyu da getiriyor: "Yoksa sorun birliklerin eksikliği değil de fazlalığı mı? İhracatçı birlikleri de dahil olmak üzere, bu yapılar serbest piyasada birer bürokratik yük mü?" Gelin, bu karmaşık denklem üzerine düşünelim.
Bu görüşü savunanların temel argümanı "temsiliyet ve veri yönetimi" üzerine kurulu. Türkiye’nin ithalatının büyük bir kısmı (p-80 bandı) aslında ihracatın hammaddesi veya ara malı. Yani ithalat, sadece "lüks tüketim" veya "cari açık kaynağı" değil, aynı zamanda üretimin bir parçası.
Mevcut yapıda ithalatçılar, Ticaret ve Sanayi Odaları çatısı altında temsil ediliyor. Ancak savunuculara göre, spesifik sektörlerde (örneğin kimya, enerji veya yüksek teknoloji) ithalat süreçlerinin regülasyonu, gümrük mevzuatlarının iyileştirilmesi ve küresel tedarik zinciri krizlerinin yönetilmesi........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Gideon Levy
John Nosta
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
Daniel Orenstein