Suriye'de merkezi yönetim arayışı: Zorluklar ve fırsatlar
ORSAM Levant Çalışmaları Koordinatörü Dr. Oytun Orhan, Suriye'de merkezi yönetimi yeniden kurma arayışlarını ve süreci zorlaştıran faktörleri AA Analiz için kaleme aldı.
***
Son 15 yılda Orta Doğu'da yaşanan iç çatışmalar bölge ülkelerine yayılma eğilimi gösterdi ve kazananı olmayan bir bölgesel düzen yarattı. Bu yeni düzenin en önemli özelliklerinden biri merkezi otoritelerin zayıflaması ve silahlı devlet dışı aktörlerin güçlenmesi oldu. Arap Baharı sonrası olarak adlandırabileceğimiz yeni dönemin en başta gelen eğilimi ise merkezi otoritelerin desteklenmesi ve bölgede istikrarsızlık yaratan silahlı devlet dışı aktörlerin tasfiyesi oldu.
Suriye bu anlamda çok çarpıcı bir örnek oluşturuyor. Suriye iç savaşı bölgeye ve hatta küresel sisteme çok ciddi olumsuz etkiler bıraktı. Suriye iç savaşı sırasında Şam’ın zayıflamasına paralel dış aktörler tarafından desteklenen milis yapılar ve güç boşluğundan faydalanan PKK ve El-Kaide terör örgütleri zemin kazandı. Suriye’de 2024'ün sonunda Esed rejiminin yıkılmasıyla birlikte bölgesel istikrar adına bir fırsat ortaya çıktı. İsrail istisnası dışında tüm bölge ülkeleri ve küresel sistem Suriye’de bu fırsatı kullanmak adına merkezi otoritenin desteklenmesi yönünde tavır aldı. Devrimin kendisi zaten İran destekli milis yapıların kısa sürede tasfiyesini sağlamıştı. Esed rejimine karşı silahlı mücadele veren muhalif yapılar ise Suriye güvenlik yapılanmasının parçası haline geldiler. Suriye’de devrim sonrası bu eğilimin istisnası terör örgütü PKK’nın Suriye kolu SDG/YPG yapılanması oldu.
Suriyeli sivil ve askeri muhalif yapılar devrimden sonra kısa süre içinde ve nispeten sorunsuz bir şekilde Suriye devletine bağlanmaya başladı. Bu gelişmelere paralel olarak 10 Mart 2025’te yeni Suriye yönetimiyle SDG/YPG arasında mutabakat imzalandı. Bu anlaşmayla SDG/YPG yapılanmasının Suriye devletine entegrasyonu ve bu sürecin 2025'in sonuna kadar tamamlanması öngörüldü. Bu entegrasyon sadece silahlı kanat YPG’nin Suriye Savunma Bakanlığına bağlanmasının ötesinde sivil idarenin, sınır kapılarının ve doğal kaynakların kontrolünün Şam’a bırakılmasını içeriyordu. Ancak zaman içinde tarafların entegrasyon sürecinden farklı anlamlar çıkardığı ortaya çıktı. Suriye yönetimi SDG’nin bütün bileşenlerinin Suriye devletine ön koşulsuz ve bireysel düzeyde katılımını öngörürken; SDG ise askeri kanadın örgütsel yapısını koruyarak bir bütün halinde Suriye ordusuna katılımını yani Suriye ordusu içinde otonom bir statüye sahip olmayı talep etti. Bu talepler sorumluluk sahası belirli bir coğrafyayı kapsayacak şekilde “devlet içinde devlet” ve “ordu içinde ordu” diyebileceğimiz bir statü talebi anlamına geliyordu. Bu nedenle görüşmelerde ilerleme kaydedilemedi. SDG/YPG bu süreçte zaman kazanarak şartların kendi lehine dönmesini sağlayacak gelişmelerin ortaya çıkmasını beklemeye başladı. Bu noktada SDG/YPG’nin beklediği fırsatı İsrail yarattı.
İsrail, Suriye devriminin birinci gününden itibaren bir taraftan Suriye merkezi otoritesini zayıflattı. Diğer taraftansa Süveyda’da ayrılıkçı Dürzi gruplar ve SDG/YPG gibi merkezkaç kuvvetleri destekleyen bir pozisyon aldı. Zira İsrail, Suriye’de zayıf bir merkezi otorite, merkezden olabildiğince bağımsız hareket eden etnik temelli federal bir yapı tercih ediyor. İsrail bu doğrultuda 8 Aralık devriminden hemen sonra Suriye’nin tüm stratejik askeri altyapısını hedef alan yoğun........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein