Allah belamı versin harcarım! |
Kent kültürü, bir kentin fiziksel, sosyal, ekonomik ve tarihsel özellikleriyle bir değer olmasının yanında, o kentte yaşayan insanların maddi ve manevi değerlerinin toplamını ifade eder.
Aynı zamanda kent kültürü; farklı gelenek ve göreneklerden gelen bireylerin, yaşadıkları kente özgü görgü ve nezaket kuralları çerçevesinde, bir arada sosyal barış ve hoşgörü içerisinde birlikte yaşama kültürüdür.
Bir kentin kültürü nasıl korunur? Birincisi şehirlerimizin mimari yapısı, şehrin cildi ve genetiğine uygun olarak planlanmalıdır. Örneğin; yaşadığımız kent, Antalya obezdir. Bırakın, mimarinin şehrin tarihine uygun olarak büyümesini, Kent, stratejik bir plan dahilinde büyümemiş, altyapı yapılmadan şehir rant uğruna betona boğulmuştur.
Kentin yerleşik kültürünün korunması ve olumlu anlamda ilerletilebilmesi için kontrol altında tutulması gereken diğer mühim konu “göç” meselesidir. Her yıl Antalya’ya bir Burdur nüfusu kadar nüfus eklenmekte, gelen 12 milyon turist ile kent; trafik, çevre, ulaşım, barınma, sağlık gibi problemlerle karşı karşıya kalmaktadır. Bu durum, kent kültürünün ya başkalaşmasını ya da yok edilmesi sonucunu doğurmaktadır.
Birçok büyükşehirde olduğu gibi Antalya’da da kırsaldan kente yönelen kontrolsüz göç ve oluşan gettolar…Sığınmacılar ve yerleşik yabancılar, kent kültürü ile buluşturulamadığından şehrin dokusuna zarar vermektedir.
Göç olayına karşı mısın? Tabi ki, “hayır!” Lakin elimizden geldiğince yaşadığımızın kentin kültürünü yok etmeden, kentin kültürünü merkeze alarak; planlı, programlı ve kontrollü bir şekilde bu soruna yaklaşmak zorundayız.
Kent kültürünün en önemli parçalarından birisi de emniyet ve güvenliğinin sağlanmış olmasıdır. Güvenlik sorunlarının yaşandığı bir yer cazibe merkezi olmaktan çıkar. Kolluk güçlerinin bu konuda çalışmaları yeterli olmamakta, sosyolojik mücadele ayağı eksik........