Hakikat; toplumsal hayatta uzlaşıyı sağlar. Birlik ve beraberliği en üst düzeye çıkartmaya çalışır. Minimum uyumu değil maksimum uyumu hedef alır. “Allah’a ve Resul’üne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz ve gücünüz, devletiniz elden gider. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.” (Enfal/46) İnsan olarak ortak değerlerimiz bu ikisi olmalıdır.
Bunların dışında kalan ancak hakikat olarak lanse edilen, hakikat olarak peşinden gidilen, serap görünümlü bulut kümeleri ve alkışlanan şeyler de vardır. Bunlar batıldır. Batıl da yok olmaya, zelil bir son ile karşılaşmaya mahkumdur.
Ya Allah ve Rasulü tarif edecek hakikati ya da insanlar tarafından tarif edilecektir. İnsanların yapacakları tarifler iki şekilde gerçekleşir. Ya tamamıyla kendi menfaatleri doğrultusunda bir tarifi benimserler ya da hakikatin arkasını dolanarak kendilerine uygun yepyeni bir hakikatin tarifini yaparlar. Bu iki durumda da değişen bir hakikat olmayacaktır.
Bir toplumda herhangi bir konuda olması gereken manada bir uzlaşıya varılamıyorsa hakikat ters yüz edilmiş, mecrasından uzaklaştırılmış, farklı adlar altında yepyeni hakikatler uydurulmuş demektir. O yüzden diyorum ki; ister insanların kendi kafalarından icat ettikleri, elleriyle yazdıkları bir hakikat olsun ister Kur’an ve sünnete zoraki bir mana vermek suretiyle oluşturdukları tahrif edilmiş bir hakikat olsun böylesi bir hakikat hakikat değildir. Serap hakiki manada su olamaz. İstediği kadar deniz gibi görünsün, istediği kadar su gibi algılansın insanın zihninde. Bu durumun farkına varmak akıl ile mümkündür.
Allah ve Resulünün bildirdiği hakikatin dışında hiçbir çağrı insanları ebedi yolculukta mutlu bir sona ulaştıramaz. Böyle bir yetkinliğe sahip de değildir.
İsimlendirmelere, çağrışımlara ve hakikat süsü verilmiş ideolojilere ve yaklaşımlara kanmamak gerek. Çünkü bu yolculuğun dönüşü yoktur.
Güzel isimlendirmeler adı altında her türlü rezilliğin sergilendiği alanların yöneticisi, amiri ve komuta edicisi hatta başrol oyuncusu kuşkusuz Şeytan’dır. Şaytan'ın işi gücü batılı ve yalanı hakikat olarak süslemeye ve göstermeye çalışmaktır. Mel’un bunu kendisine meslek edinmiştir. Bu yolda yapmayacağı hile ve desise yoktur. Kurmayacağı tuzak yoktur. Nitekim; “Ey........