İhvan’dan HTŞ’ye Giden Süreç: Sivil Direnişten Silahlı Selefi Cihatçılığa

İslam dünyasında son dönemin önemli hareketlerinden biri olan İhvan-ı Müslimin (Müslüman Kardeşler), 1928 yılında Hasan el-Benna tarafından Mısır’da kuruldu. Hareket, o dönemdeki toplumsal ve siyasi sorunlara İslamî değerler ve toplumsal dayanışma temelinde çözümler sunmayı hedefledi. Eğitim, hayır işleri, sosyal dayanışma ve sivil itaatsizlik gibi yöntemlerle toplumu bilinçlendirmeye yönelik çalışmalar yaptı. İhvan’ın karşılaştığı siyasi baskılar, uluslararası müdahaleler ve dönemsel güç dengeleri, zamanla yöntem ve ideallerinin değişmesine neden oldu.

Mısır’da İhvan’ın büyümesi ve etkisi arttıkça Mısır Krallığı ve onu destekleyen İngiliz rejimi, Müslüman Kardeşler hareketini bir tehdit olarak görmeye başladı. 1940’lı yıllarda İhvan üyelerine yönelik baskılar, tutuklamalar ve işkenceler arttı. 1949’da kurucu Hasan el-Benna’nın suikastla öldürülmesi, sivil direnişin tıkandığını gösterdi. 1952’de Cemal Abdül Nasır liderliğinde Hür Subaylar Hareketi bir darbe yaptı ve Mısır’daki krallık rejimi sona erdi. Nasır rejimi de kısa sürede İhvan’ı hedef aldı. Binlerce İhvan üyesi hapsedildi veya idam edildi. Bu baskılar, İhvan’ın içinde şiddeti meşru gören daha radikal unsurların doğmasına yol açtı. Seyyid Kutub gibi ideologlar, silahlı direnişi savunan fikirler geliştirdi.

Mısır’daki baskılardan kaçan İhvan üyeleri, Suudi Arabistan, Ürdün, Yemen ve diğer Körfez ülkelerine sığındı. Bu süreçte, İhvan’ın farklı ülkelerde şubeler kurarak bir tür küresel İslamcı harekete dönüştüğü görüldü. Ürdün’de Müslüman Kardeşler, yerel politikada önemli bir aktör haline gelirken Yemen’de İhvan’a bağlı unsurlar, iç savaşta çeşitli gruplarla ilişkiler geliştirdi. Bu süreçte farklı ülkelerdeki İhvan şubelerinin ideolojik ve stratejik ayrışmalar yaşadığı da dikkat çekti.

Suudi Arabistan’da, İhvan üyeleri Selefi düşüncenin katı doktriniyle tanıştı ve Seyyid Kutub’un radikal fikirleri, Suudi Vehhabî doktriniyle birleşti. Bu dönem, El Kaide’nin tohumlarının atıldığı dönemdi. Silahlı mücadele ve küresel cihat fikri, İslam dünyasının kurtuluş reçetesi olarak sunulmaya başlandı. 1979’daki Mekke Baskını ve İran İslam Devrimi, İslamî hareketleri daha da radikalleştirdi.

1979 yılında Sovyetler........

© Akasyam