menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Sükût Fırtınasına Tutulanlar

7 0
15.12.2025

Konuştukların değil,

Sustukların kadarsın.

Anlatılanlar mı?

Onlar sadece iklimini bulup, yağmur olup yağan damlacıklardı..

 

Kendisine dahi itiraf edemediği şeyler olur insanın.

Kendisine saklamak, paylaşmamak, cesaret edememek, duyunca ürkmek, yakıştıramamak…

Adına her denirse densin. Sadece susar.

Dışı güllük gülistanlık; içi, abı hayata/ hayat veren suya hasret kalan çorak topraklara dönmüş olabilir.

 

Kendi hakkına girmiştir.

Ötekinin hakkına girdiği gibi.

 

Susar işte, kendisinin veya ötekinin hakkının ne olduğunu çözemediğinden değil özbenliğini keşfedemediğinden, tezahürünü yakalayamadığından susmayı tercih eder.

 

Her ne olursa olsun, neticede;

Çıktığı tekâmül yolculuğunda takıldığı eşiği aşamadığından, takılıp kalır o menzilde.

Oysa bazı menzillerde çok kalmamak, bazen çabucak geçivermektir esas olan.

Görecek, deneyimleyecek, şahit olacak; ama imtihanında olduğu mola yerini istirahatgâh kılmayacaktı oysa.

Ama takılınca, takılıyor insan.

Yıllar sürebiliyor orada kalabilmesi.

Belki de ömür..

 

Kendi adına çıktığı yolculukta,

Genelde adına fedakârlık deyip, kendi hakkına girerek yürür o eşiğin önünde..

Ne bir rehbere ne bir klavuza denk gelmeyince,

Geleni göremeyip,

Göndereni anlayamayınca,

Takılıp kalmak, kaçınılmaz oluyor.

 

Sonrasında sorgulamalar,

Yargılama, yadırgama ve Allah muhafaza isyanlar başlıyor..

Tercihi, ‘dayatılan kader’ addedip, varsayıp, yanlış yere seslenince ‘duyulmadım’ diye yine menfi efkâra düşüyor.

 

Bir gün kalbi de kendi gibi güzel olan bir dost ile konuştuğumuzda ortaya çıkan benzer bir konuyu yüzeysel olarak paylaşmak istiyorum.

Neden takılır insan o eşiğe, neden geçemez, neden cesaret edemez, neden neden neden… demiştik.

 

Şöyle devam ettik, o eşikte kalanların diliyle konuşarak:

 

Sustuklarından anlaşılmak........

© Akasyam