Yaşarsak göreceğiz
ARAZ KOJAYAN
3 Ekim’de, dinlenmeye ihtiyaç duyan zihnim uykuya dalmak üzereyken, gece yarısından birkaç dakika önce yüksek bir ses ve hafif bir sarsıntı beni yatağımdan sıçrattı. Beni bunaltan şey korku değildi; bilinçaltım hayatta kalma deneyimleriyle doluydu, daha birkaç gün önce, 27 Eylül’deki patlamadan ve birkaç yıl önce, 4 Ağustos’ta Beyrut limanındaki patlamadan fiziksel zarar görmeden kurtulmuştum. Bu kez beni bunaltan, şaşkınlığım ve gerçeklikten kopuşum oldu. Böylesine ağır bir bombardımana tanıklık etmek ve hayata her şey normalmiş gibi devam etmek nasıl mümkün olabilir?
Ben bu satırları yazarken, İsrail Ordusu Lübnan’ın güneyindeki Mays al-Jaba köyünü taş üstünde taş bırakmayacak şekilde bombalıyor, Kafr Şuba köyünden bir çoban ise 1200 koyunla yola çıkıp yaklaşık 50 kilometre yürüyerek 500 koyunla Bekaa Vadisi’nin güneyine ulaşmaya çalışıyor. Aslen güneydeki Rmeyş köyünden olan ve şimdi Beyrut’ta yaşayan arkadaşım Maryam, 30 Ekim sabahı telefonuma bir mesaj bıraktı: “Bahiya kaçıyor, (İsrail Ordusu) onların bölgesi için de tahliye çağrısı yaptı.” Bahiya, Baalbek’ten arkadaşımız. Ona çaresizce yazdığım mesaja, kısa ve nefes nefese bir sesli mesajla cevap verdi: “Beyrut’a gelemeyiz; yol yok. Şu an burada kalacağız. Bizim için dua et Araz.”
Haftalar önce, İsrail Ordusu, ülkenin güneyinde yaşayanlara X (eski Twitter) üzerinden evlerini terk etmeleri ve........
© Agos
visit website