Otoriter rejimlerin karakteristik özelliklerinden biri ülkenin, halkın dış dünyayla ilişkisini, etkileşimini bloke veya en azından minimize etmektir. Bu tür rejimler, ülke dışından insanların, fikirlerin, yayınların ülkeye girişini kontrol altında tutmak ister. Tabii, içinde bulunduğumuz çağın teknolojik olanakları karşısında bu iletişimi tamamen kesmek mümkün değil belki ama ona sekte vurmak mümkün. Engellemeyi sadece iletişim, etkileşim olanaklarını teknik manada kesmek olarak düşünmeyin. İnsanları ve kurumları dış dünyandan muadilleriyle ilişkileri sebebiyle başlarına gelebileceklerle korkutmak, tehdit altında bırakmak veya dış dünyayla ilişkileri kitlenin gözünde şeytanlaştırarak hedef hâline getirmek de engelleme yöntemleridir. Türkiye’de son yıllarda yükselen ‘foncu’ yaftası, örneğin, böyle bir şeytanlaştırma biçimidir. Yaptığı iş için ülke dışından herhangi bir destek alan herkes bir anda sadece bunun için suçlu durumuna düşürülür. Hâlbuki, Türkiye’de örneğin Avrupa Birliği kurumlarından en büyük finansal desteği alan, devletin kendisidir.
‘Etki ajanı yasası’ olarak bilinen ve taslak aşamasında olan düzenleme de, dış dünyayla ilişkilerini kesmeleri için insanları yasa yoluyla korkutma girişiminin bir örneğidir. Bir anlamda halk düzeyindeki ‘foncu’ söyleminin yasaya yansıtılmasıdır. Bu düzenleme, TCK’ya yapılmaya çalışılan bir ek. Eklendiği bölümün başlığı da ‘Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk’. Aslında yapılmaya........