Apartheid ve Türkiye
Taner Akçam’ın Aras Yayıncılık’tan çıkan ‘Yüzyıllık Apartheid’ başlıklı son kitabını duymuşsunuzdur sanırım. Akçam bu kitabında temel iddia olarak Türkiye’de bir apartheid rejiminin hüküm sürdüğünü ve bunun temellerinin 1920’lerde ve 30’larda atılıp bugüne kadar geldiğini ileri sürüyor. Apartheid rejimini ve terimini, Türkiye kamuoyu daha ziyade Güney Afrika örneği üzerinden bilse ve onunla özdeşleştirse de, bu aslında uluslararası alanda tanımlanmış ve tanınmış, Güney Afrika’yla sınırlı olmayan bir suçun ismi.
Bu suç esas olarak 1973 tarihli Apartheid Suçunun Önlenmesine ve Cezalandırılmasına İlişkin Uluslararası Sözleşme’de tanımlanmış. En özlü hâliyle söyleyecek olursak, Apartheid, bir ırksal grubun diğer bir grup veya gruplar üzerinde egemenlik kurmak, onları sistematik biçimde baskı altında tutmak amacıyla uygulamaya koyduğu insanlık dışı eylemler olarak tanımlanıyor. Burada hemen eklememiz gerekir ki, ‘ırk’, Türkiye’de anlaşıldığının tersine sadece deri rengine veya biyolojik özelliklere atıfla kullanılan bir tabir değil. Akçam’ın da dediği gibi buradaki ırk tanımı objektif kriterlerden ziyade subjektif kriterlere dayanıyor. Yani, bir grubun başka bir grubu herhangi bir düzlemde kendinden farklı olarak görmesi yeterli oluyor. Başka bir deyişle, burada söz konusu ayrımcılık yalnız biyolojik özellikler temelinde değil, din, etnisite, dil, bölge vs. bazlı da olabilir.
Apartheid’ın tanımı hakkında altını çizmemiz gereken ikinci önemli nokta, bunun bir hukuk sistemi olarak var olması gerektiği. Başka bir deyişle, ortada yapılandırılmış, uzun süreler boyunca işleyen, kanun, kararname, genelge gibi resmî metinlerde gözlemlenebilen sistematik bir ayrımcılık olması gerekiyor. Bu açıdan Türkiye’ye........
© Agos
visit website