“TÜRK LEŞLERİ” mi dediniz?

SEDAT YILDIRIM SARICI – Bayram öncesi (8 Nisan 2024) Fatih Altaylı “TEK ETEK” programında konuğu gazeteci Murat Bardakçı’ya hatırlatıyor; “Türk Beşleri’ne, Türk Leşleri demiştiniz.” Bardakçı “ben demedim, asıl sen demiştin” diye cevaplıyor. Şen şakrak gülüşerek mazideki sohbetleri yad ediyorlar.

“Türk Leşleri” bir üst paragrafta adları anılan milli ekran kahramanlarınca ondört yıl önce telaffuz edilmişti. Saygın çalışmalarıyla uluslararası alanda yer edinmiş birçok sanatçımız bu küstahlığa itiraz etmiş, “Türk Beşleri”nin eserlerinin yurtdışı yankılarından bahsederek olmayacak bir gaf edildiğini açıklamışlardı.

64 ülkede binlerce konser veren piyano virtüözü Gülsin Onay karalama çabalarını zavallılık olarak değerlendirerek ekliyor; “Onlar bizim sadece Türkiye değil, dünya kültürüne armağanımız ve dünya bu armağanın değerini biliyor, hatta bazen bizden bile daha fazla…”

Ankara Müzik ve Güzel Sanatlar Üniversitesi, Orkestra ve Koro Şefliği Bölüm Başkanı Prof. Naci Özgüç, “Almanya’da yayınlayıp tüm sanat ve müzik okullarında okutulan Karşılaştırmalı Sanat Tarihi kitabı Ahmed Adnan Saygun’un Kerem Operası’nın ilk icrasını yüzyılın en önemli olaylarından biri olarak yazar… Ustaların müzikoloji ve cumhuriyet tarihi konularında Murat Bardakçı’yı tek hamlede ve sadece bir kaşık suda boğacakları bellidir” der.

Çağdaş Türk Müziği’nin kurucuları olarak anılan beşli Ulvi Cemal Erkin, Cemal Reşit Rey, Hasan Ferit Alnar, Ahmed Adnan Saygun ve Necil Kazım Akses’tir. Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda eğitim için yurtdışına gönderilen gençlerden olup halk müziğimizin çok seslendirilerek senfonik orkestral anlamda yeniden yorumlanmasında öncülük etmişlerdi.

Hafızalarda yer eden eserler arasında Köroğlu, Kerem, Gılgamış Destanı, Yunus Emre Oratoryosu, Bir Divandan Gazel, Çiftetelli, Köçekçe Süiti, Bülbül, Ayın Ondördü, ve Cumhuriyetin Onuncu Yıl Marşı sıralanabilir.

“ŞARK’TA DEMOKRASİ OLMAZ. TÜRKİYE’YE DEMOKRASİ GELMEZ.”

Biz dönelim pot kırma rekortmenine. Adap bilmez, hitap yeteneğinden mahrum, telafuzu zayıf, saygısızca ve bencilce karşısındakinin sözünü kesen Murat Bardakçı, yurdun çağdaşlaşması ve demokratikleşmesine katkı yerine malumat hamallığını seçmiş görünüyor. Bardakçı’nın incileri arasında “Şark’ta demokrasi yoktur. Türkiye’ye demokrasi falan gelmez… Bu bizim genetik yapımız.” gibi çıkışlar da var.

8 Nisan’daki Türk Leşleri’ni “sen söylemiştin, ben söylememiştim” çekişmesini Şeker Bayramı’nın tadını kaçırmamak için yazmayayım istedim. Hemen ertesinde yani arife günü (9 Nisan’da) MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “bayram” mesajında “Türkiye Cumhuriyeti sandıkta kurulmamıştır. Türk tarihi sandıkta yazılmamıştır” deyince halk egemenliğine yönelik kirli söz birliği yeniden zuhur eyledi.

Tamam, diyelim ki Asya’ya ait han, hakan, kağan, Ortadoğusal şah, padişah, sultan, emir veya Batısal prens, imparator gibi sıfatlar tarihimizde de yer edinmişti. Günümüzdeyse tek adama biat ve itaat güdüsünü gen kabul edip başbuğ ya da reis sıfatlarına hayranlıkla kula kulluğu marifet sayanlar da var.

Gel gelelim 1876’da ilan edilen Birinci Meşrutiyet’le Meclis-i Mebusan, padişahın yetkilerini sınırlamıştı. Cumhuriyetin kurulması ise, kurtuluşla aynı yıllara rastladığından Erzurum ve Sivas kongreleri İrade-i Milliye ile egemenliğin padişahlıktan halka geçmesinin başlangıcıdır (1919).

100. yılını kutladığımız seçme ve seçilme haklarımızla vekillerimizi Ankara’ya göndermekteyiz. Beğenilsin, beğenilmesin Ortadoğu’nun makus talihini kırma gayretimiz devam ediyor. 2024 yerel seçimleri de bu ümidin yersiz olmadığına işarettir.

YEK Mİ, YEKPARE Mİ?

Rivayetlerdeki izahdan azade ilmi bilgiye göre yerkürede canlılık 4 milyar yıl önce tek bir hücreyle başlamış. Ve bugün insan ve benzeri 37 trilyon hücreli canlılara kadar ulaşmış.

Kainatta yek yoktur. Yörünge,........

© Açık Gazete