Adalet Perspektifinden 2026 Bütçesi (a), 2026 Merkezi Yönetim Bütçesinin Analizi (5)
Prof. Dr. Mustafa Durmuş – “Adalet”, yüzyıllardır tartışılan ve genellikle farklı insanlar için farklı şeyler ifade eden bir kavramdır. Adalet, genelde onu ihlal edenleri cezalandırmak da dahil olmak üzere, hukukun tarafsız yönetimi ile ilgili olsa da sosyal ve ekonomik alana uygulandığı için, cezalandırıcı olmaktan çok onarıcı olmalıdır.
Böylece “adaletli bütçe” denildiğinde bir toplumda refahın, fırsat ve ayrıcalığın nasıl paylaşıldığı ve bunların bazı eşitlik ve adalet tanımlarına ne ölçüde uydukları kastedilir. Ayrıca adaletin geliştirildiği ve gerçekleştirildiği süreci ele alan usule ilişkin konular da dikkate alınır.
Bütçeler eşitliği teşvik edici olmalı
Eğer “bütün insanların eşit yaratıldığı gibi genel bir kabul varsa, o zaman adalet, devletlerin eşitliği teşvik etmelerini ve sağlamalarını gerektirir. Ancak bu eşitlik, başta toplumsal cinsiyet eşitliği olmak üzere farklı cins ve kimlikler arasındaki eşitliğin sağlanması, fırsat eşitliğinin sağlanması ve/veya servet ve gelirdeki eşitsizliklerin kaldırılması dahil olmak üzere farklı biçimlerde gündeme gelebilir. Bu bağlamda örneğin adil bir bütçenin “eşit yurttaşlığı” teşvik edici olması gerekir.
Bu anlamda devlet bütçesi, toplumsal cinsiyet eşitliğinin yanı sıra toplumdaki diğer eşitlik biçimlerini sağlamak için kritik bir araçtır. Çünkü ne kadar vergi toplanacağı (kamunun büyüklüğü), bu gelirin nereden geleceği (hangi sınıfların ve kesimlerin ne oranda katkı sağlayacağı) ve mevcut bütçe ödeneklerinin nasıl harcanacağı gibi önemli kararların alındığı alandır. Bu da onu sosyal sınıflar ve farklı kimlikler arasındaki mücadele alanlarından biri yapar.
Eşitliği sağlayan politikalar arasında; örneğin düşük gelirli bireyleri ve küçük işletmeleri korurken; yüksek gelirli bireylerin ve büyük şirketlerin vergi kaçırma ve vergiden kaçınma imkanlarını ortadan kaldıran vergi düzenlemeleri yer alır.
Harcama tarafındaki eşitlikçi politikalar arasında örnek olarak; cinsiyet uçurumunu azaltmayı ve kadınların işgücüne katılımını teşvik etmeyi amaçlayan bakım ekonomisi yatırımları ve buna uygun kaynak tahsisatları bulunur.
Toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanmalı
Bu politikalar, zamanla vergi tabanının ve mali alanın genişlemesine katkıda bulunur. Bütçe ve bununla ilişkili süreçler neyin finanse edileceğini (harcama öncelikleri), nasıl finanse edileceğini (vergi/transfer ve bütçe dışı araçlar) ve kimin denetleyebileceğini (hesap verilebilirlik ve şeffaflık) değiştirdiği için toplumsal cinsiyet eşitliği açısından çok önemlidir.
Toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifinden bütçe politikalarını ele almak özellikle günümüzde son derece önemlidir. Çünkü onlarca yıldır verilen mücadelelerle elde edilen kazanımlara rağmen, birçok ülkede siyasi desteğin genel olarak azalması ve genel olarak geri çekilme nedeniyle toplumsal cinsiyet eşitliğine karşı önemli saldırılar söz konusudur.
Bu durum, yalnızca son on yıllarda elde edilen kazanımların tersine dönmesine yol açmakla kalmayıp, gelecekte de elde edilebilecek kazanımların önünü kesme riski taşıyor. Türkiye’de mevcut otoriter rejim altında siyasal iktidarın ‘İstanbul Sözleşmesi’ni geçersiz sayması ve paralel biçimde kadına yönelik şiddetin artması bu olumsuzlukların örneklerinden sadece biri.
Temel ihtiyaçların karşılanması adaletin gereği
Temel ihtiyaçların karşılanması, yaygın olarak paylaşılan “daha fazlasına ihtiyacı olan daha fazlasını almalıdır” fikrine dayanır ve toplumun en yoksul üyeleriyle ilgili bir endişeyi yansıtır. Aynı zamanda “tüm insanların temel ihtiyaçlarının karşılanması gerektiği” şeklinde de yorumlanabilir ve bu da herkesin asgari de olsa bu kaynaklardan payını alması gereğini içerir.
Çabanın ödüllendirilmesi adaletin gereği
Bireylerin, çabalarıyla orantılı olarak kaynaklardan yararlanmayı hak etmeleri gerektiği görüşü genel olarak kabul edilen bir görüştür. Bu bağlamda (eşitsizliği artırsa bile) daha fazla emek-çaba harcayan insanların daha fazla kaynağa erişebilmeleri adaletin gereğidir.
Katılımcı bütçe süreçleri adaletin gereği
Politikalardan ve onların sonuçlarından bağımsız olarak, kararların alındığı süreçler adil oldukları konusunda uzlaşılan ilkeleri içermeli ve örneğin ilgili tüm tarafların tam bilgiye erişimi sağlanmalı ve onları etkileyen kararları etkileme imkanları bulunmalıdır. Bu da katılımcı bütçe pratiklerinin hayata geçirilmesini gerektirir.
Pratikte bütçede adaletin sağlanmasına yön veren temel ilkeler: Eşitlik, Sürdürülebilirlik, Etkinlik ve Kapsayıcılık
Sağlıklı bir ekonomi, aşırı yoksulluğu ve aşırı zenginliği önlemek, insan haklarını korumak ve desteklemek ve mevcut ve gelecek nesiller için doğal çevreyi korumak için ne yapılmalıdır? Bu bağlamda kamu yararını (ihtiyaçları ve istekleri olan insanları) hükümetin politika yapımının merkezine koyan bir kamu maliyesi ve bütçe anlayışı nasıl oluşturulabilir?
Bu konuda dört temel ilke dikkate alınabilir (1):
(i) Eşitlik ilkesi: Adil bir bütçelemenin ilk ve en önemli hedefi, bütçe politikalarının maliyet ve faydalarının toplumda adil bir şekilde dağıtılmasını sağlayarak, herkesin ihtiyaçlarını karşılayarak ve herkesin insan ve yurttaş olarak gelişmesi için yeterli fırsatlar sunarak eşitliği ve sosyal adaleti teşvik etmektir. Bu hedefi gözetmek; temel hizmetlerin evrensel olarak sağlanmasını ve örneğin hedefli programlar ve transferler yoluyla yoksul, savunmasız ve dezavantajlı gruplara özel ilgi gösterilmesini gerektirir.
Ayrıca bu ilke, örneğin artan oranlı vergilendirme yoluyla ama aynı zamanda sadece sermayeye fayda sağlayan vergi indirimleri ve vergi istisnaları ve muafiyetlerinin........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin
Daniel Orenstein
Beth Kuhel