Avrupa’da Din – Müslüman Çıkmazı

Birleşik Krallıkta, Liberal demokrat partili Lord Paul Scriven 6 Aralık 2023 tarihinde Lordlar (üst meclis) kamarasına kilisenin devlet yapılanmasında ki etkisinin kaldırılmasını öneren bir yasa teklifi sundu.

Tasarı;

– hükümdarın(şu an itibarıyla Kral 3. Charles) ‘inancın savunucusu’ ve İngiltere kilisesinin ‘yüce yöneticisi’ unvanına son verilmesini,

– kilisesinin piskopos ve başpiskopos düzeyinde Lordlar kamarasında temsil edilmesinin kaldırılmasını,(1)

-kilise hukukunun İngiltere ve Galler hukukunum bir parçası olmaktan çıkmasını öneren radikal maddeler içermekte.

Yasa tasarısının hazırlanma ve Lordlar kamarasına sunulma sürecinde, İngiliz devletinin seküler bir yapıya kavuşması için yıllardır mücadele eden ‘Ulusal Seküler Cemiyeti (Natıonal Secular Society ) önemli katkıda bulundu.(2)

Tasarınin, İngiltere’de ki güncel politik ve sosyolojik dengeler dikkate alındığında kabul edilmesinin abartmalı bir beklenti olduğu görülüyor.

Laik devlet, Seküler toplum

Tarihsel boyutuyla, Din, Avrupa’da Kapitalizmin palazlandığı oluşum döneminde, kiliseyle, sistemin belirleyici sınıfı burjuvazi arasındaki mücadelede, bazen tasfiye, bazen de birlikte hareket etme şeklinde görüntü vermiştir. Kapitalizmin gelişim sürecinde, ekonomik belirleyicilik anlamında asalak ruhani kesim, burjuvazi tarafından üretim sürecinin dışına atılarak tamamen tasfiye olurken, sömürücü sistemde din; burjuvazinin emeği baskı altında tutmasını sağlayan, bazı ülkelerde yasal öge ve hilafsız bütün kapitalist ülkelerde sömürünün devamını destekleyen ideolojik, manevi alt yapısını oluşturur. Bu bağlamda İngiltere de kilise ile burjuvazinin zimmi birlikteliği, yasal alt yapısı söz konusuyken, tam tersi olarak Fransa’da kilisenin yasal anlamda tasfiyesi görülür ve bu hukuki altyapı Fransız ihtilaline kadar geri gider. Paris komünü (1871 ) kilisenin mallarına el konulmasını, laik eğitime geçilmesini öneren kararlar almıştır.

Dinin, yasal yapının parçası olma(İngiltere) ve dinin devlet örgütlenmesinden (yasalardan) tamamen tasfiyesini gösteren (Fransa) iki uç örnek olmaları, o toplumların( İngiltere. Fransa) seküler olmadığını göstermez. Yasalarda ki dini vurgular, bazı politik temayüllerde( Anglo Sakson İngiliz demokrasisinin ,uzun yıllara varan geçmişi, günümüz bakış açısıyla hiçbir mantıksal açıklaması yapılamayan, fakat tarihsel kökeni olan bir çok ritüel içerir) dini tanım ve kavramların olması İngiliz toplumunun seküler olmadı sonucunu çıkarmaz. Hatta Müslümanların yaşadığı birçok Avrupa ülkesiyle kıyaslandığında Müslüman nüfusun toplum tarafından özümsenmesi, Müslümanların sosyal yaşamın parçası olması bağlamında ,İngiltere olumlu anlamda fark gösterir. Bu pozitif yansıma diğer bütün inançlar içinde söz konusudur.

İngiltere’de Müslüman nüfus

Avrupa’da unutulmaya yüz tutmuş tanrının Müslümanlara teşekkür etmesi gerek. Tanrı, yüzyıllardan sonra Avrupalının gündemine ‘Müslüman’ üzerinden yeniden girdi.

Son yıllarda, İngiltere’de yapılan nüfus sayımlarında, insanlar yükselen bir eğimde herhangi bir dine mensup olmadıklarını beyan edip, kendilerini ateist olarak tanımlıyor. 2001 sayımında kendini dinsiz tanımlayanların sayısı 7.7 milyon iken 2011 sayımında bu rakamın 14.1 milyona çıktığı görülüyor. Kendini Hristiyan olarak tanımlayanların sayısı azalırken (2001 de 37.3 milyondan 2011 sayımında 33.2 milyona gerilemiş) Müslümanlar açısından bu durum tam tersi bir manzara sergilemekte. 2001 sayımında Müslüman nüfusu 1.5 milyondan 2011 de 2.7 milyona yükselmiş.(3) Sayının neredeyse iki katı bir oranda artmasının nedeni; Müslüman ülkelerden İngiltere’ye olan göç ve Müslüman........

© Açık Gazete