Hilafetten Komünizme: Devlet, Karşıtlık ve Tarihsel İzler |
Türkiye’nin modernleşme süreci, çoğu zaman karşıtlıklar üzerinden şekillenmiş bir tarihsel yapıyı yansıtır. Kemalizm, kendini tanımlarken “karşıt”ları referans noktası olarak belirlemiş; bu karşıtlıklar hem devletin sınırlarını hem de güvenlik reflekslerini şekillendirmiştir. Devletin bu yaklaşımı, yalnızca siyasi bir strateji değil, aynı zamanda toplumsal düzeni ve kimlik sınırlarını belirleme çabasıdır.
Hilafetin yeniden canlanması korkusu, modern ulus-devletin kurumsal temellerini güvence altına alma stratejisinin bir parçası olarak ortaya çıkmıştır. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kurulması, dinin toplumsal bir fenomen olmaktan çıkarılarak devlet mekanizmasının bir parçası hâline getirilmesini sağlamış ve dini toplumsal etkilerden bağımsız biçimde denetim altına almayı amaçlamıştır. Ancak uzun vadede bu strateji, bağımsız dini-siyasal odakların güçlenmesine ve günümüzde süregelen laik–anti laik gerilimlerin oluşmasına zemin hazırlamıştır.
Hilafetin tarihsel deneyimi, günümüz çağrılarını anlamak açısından kritik bir gösterge sunar. Geçmişte güç mücadeleleri, mezhep ayrılıkları ve baskıcı yönetimler sıradan uygulamalardı. Bugün bazı kesimlerde dile getirilen hilafet çağrıları, sadece tarihsel bilgisizlik değil; Ortadoğu’da hâlâ yaşanan baskıcı........