2014 yılında Ukrayna’da başlayan Rus işgali ile Soğuk Savaş Sonrasının iyimserliği yerini tekrar jeopolitik büyük güç çekişmesine bıraktı. 2008 yılında Rusların Gürcistan’daki işgalleri ile çıkmaza giren ilişkiler, NATO’nun Rusya’yı düşman listesine alması ile yeni bir döneme girdi. NATO’da çarklar Rusya için yeniden dönmeye başlarken, 2021’de hedef listesine Çin de dâhil oldu. Ukrayna’daki savaş üçüncü yılına girerken, çatışmalar gittikçe içinden çıkılmaz bir girdaba dönüşüyor, siyasi belirsizlikler artıyor, ekonomiler aşınıyor ve küresel jeopolitik kapsamında yeni gruplanmalar ve yeni bir Demirperde doğuyor.
Tarihte daha önce görülmeyen anormal bir jeopolitik döneme giriyoruz çünkü artık tarihte yaşadıklarımız ve tecrübelerimiz bize yol göstermiyor. Bugünün jeopolitiğinin en büyük sorunu “belirsizlik”. Dünya düzeni çökerken yeni çağın getirdiği üstün teknolojiler, insan hayatı için barbarlık çağını yeniden başlatabilir. Yeni tip bitmeyen savaşlar, birbiri ardına pandemi dalgaları, dünya genelinde gittikçe daha kötüye giden ekonomik ve sosyal kaos, ulus-devletlerin başarısızlığı nihayetinde büyük ölçüde küresel nüfus kontrolüne dayanan yeni dünya düzenine giden yolda birer katalizör.
Realist düşünürler, 300 yıldan beri, coğrafya içinde zengin kaynaklara ulaşmaya ve temin etmeye, bu kapsamda insan hayatı ve gruplaşmalarına yönelmişlerdir. 18. Yüzyıl bilgilerin çok çabuk geliştiği ve mantıki bir şekilde tasnife tabi tutulduğu bir dönem olmuştur. Böylece coğrafyanın kendi kendini idrak ve organize etme özelliği daha iyi ortaya çıkmıştır. 19. Yüzyılda ise bilimsel gelişmelerin bütün alanlara yayılması ile ekonomik ve soysal kalkınmanın tüm dünyayı sarmaya başladığı bir devri temsil etmektedir. Modern coğrafya, bu şekilde doğdu ve dallarından bir tanesi olan ‘Jeopolitik’ ya da ‘Politik Coğrafya’ ortaya çıktı.
Jeopolitik teori; coğrafi koşullar, strateji ve ekonomiyi entelektüel bir üst çerçeve analiz ederek birleştirmektedir. Şimdi coğrafya ile politikayı bir araya getiren “jeopolitik” kavramına olduğu kadar, ulus-devletlerin çökmekte olduğu yeni dünyadaki güç mücadelelerine de yeniden bakma zamanı. Tarih boyunca insanlar ne zaman değerli bir şey bulsalar onun için savaştılar. Küresel güçler, 1500’lerde yeni dünyada buldukları altın ve gümüş için, 1800’lerin sonuna doğru da Afrika altını ve elması için yarıştılar. 20. Yüzyılın başından beri savaşlar doğal enerji kaynakları için yapılıyor. 21. Yüzyılın değerli maddesi ise “bilgi”.
Dünyayı bir satranç tahtası olarak görme ya da şurasını alırsak ülkemiz büyür veya dünyaya hâkim oluruz gibi varsayımların zamanı geçiyor. Ulus-devletin çağı biterken, bizler artık tek tek birey olarak koordinat haline geliyoruz. Gözetlenen, takip edilen ve gerektiğinde hedef olarak temsil edilen birer koordinat. Yeni jeopolitik artık dağların, denizlerin kontrolünü ve güç mücadele sahası olmaktan, uzay ve siber dünya üzerinden yapay zekâ, 5G/6G, otonom sistemler ile dünyada yeni bir düzen ve kontrol sistemine evriliyor. Devletlerin ve çıkarların olmadığı, klasik savaşların bittiği bu düzende insan kitlelerinin takibi ve yönetilmesi koordinat sistemini gerekli kılıyor.
Kısaca, artık belirli bir arazi ve kaynağı ele geçirmek için yapılan savaşların ve güç mücadelelerinin yerini kitlesel kontrol sağlamaya yönelik yapay zekâ, otonom (robot) sistemlerle birleştirilmiş kuvvet kombinasyonları alıyor. Coğrafyaya dayalı klasik jeopolitiğin geçmemize 20 yıl kaldı. Koordinat jeopolitiğinin ana parçalarını, bugün devasa teknolojik yeniliklerin izlendiği;
- Uzay,
- Siber uzay ve şimdi
- Metaverse gibi sistemler oluşturacak.
Sizi koordinatlarınızdan veya internet üzerinden beyninizdeki çipe bağlanarak sadece konumunuzu değil, düşüncelerinizi de tespit edecekler ve yönlendirecekler.
Biyoteknoloji alanındaki gelişmeler insan hayatı ile ilgili çok önemli gelişmeleri haber veriyor. 2025’de bilgisayarlar insan bedenine enjekte edilecek, beyin ile temas sağlanarak hiçbir şeyi unutmayacağız. 2030’larda radyasyonsuz telefonlar başın içine yerleştirilecek, sesli iletişim kalkacak. Bulut sistemi ile birlikte internet, sağlayıcılar, bilgi bankaları yani tüm bilgisayarlar ilave yazılım, hafıza ve işlem gücü ile birbirine bağlanmaktadır. Oluşan bu gezegen sinir sistemi dünya aklını entegre etmektedir. Haberleşme ve bilgisayarlardaki gelişmeler, insanlar arasındaki ortak düşünce ve duyguları geliştirerek, oluşturacağı yeni değerler ve normlar ile küresel bir akıl oluşturacak. Küresel akıl ile yeni dünya düzeninin size dayattığı hikâyenin öngördüğü sistem ve hayat tarzına rıza göstermeye ikna olacaksınız.
Savaşların tipini coğrafya belirlerdi ama artık salt konvansiyonel savaş yapacak bir savaş alanı da kalmadı. Konvansiyonel (tank, uçak, gemi üçlüsü) silahların yerini hızla yeni teknolojilerin sunduğu otonom sistemler (insansız deniz, kara ve hava araçları), süper (makine) askerler, hipersonik silahlar ve yeni tip füzeler alırken, muhtemel konvansiyonel silahların modası Üçüncü Dünya Savaşı ile birlikte bitecek. Savaşın ağırlık merkezi artık yeryüzünden uzaya ve siber-uzaya kayarken, savaş sonrası yeni dünya düzenini sürdürmek dijital paraların, internete bağlı çipli insanların, küresel elitin yönettiği yeni bir sosyal ve ekonomik düzeni yürütmek için kitle gözetleme, izleme ve kontrol sistemlerine ihtiyaç duyacak.
Esasen bu sistemler çoktan birçok ülkenin güvenlik sisteminin omurgasını oluşturmaya başladı bile. Bir zamanlar coğrafya uluslararası rekabet için tek alan iken, bugün ekonomik, askeri ve siyasi yarış artan şekilde dijital sanal alana (coğrafyadan metaverse) doğru genişliyor. Metaverse, sanal ve gerçek dünyaların birleştiği, kullanıcıların etkileşimde bulunabildiği ve dijital deneyimler yaşayabildiği geniş bir sanal evreni ifade eder. Bu makalede, önce jeopolitiğin geçirdiği aşamaları ve modern jeopolitiği ele aldıktan sonra yeni jeopolitiğin eskisini nasıl sildiğini ve klasik jeopolitiğin yerini alacak yeni bir kavram olarak “koordinat jeopolitiği”ni açıklayacağız.
2023 yılına baktığımızda ABD ve Çin arasındaki gerilimin küresel ekonomide önemli çatırdamalara neden olduğunu görüyoruz. Ukrayna savaşı ise ülke sınırlarına taştı ve geleceği belirsizliğini koruyor. Hamas/İsrail savaşı ise şimdiden geride binlerce ölü bıraktı ve tüm Ortadoğu’ya yayılma riski artıyor. Afrika kıtasında Nijer ve Gabon’daki askeri darbelerden demokrasiler yara aldı. 2024 yılında küresel güç çekişmesinin, açık savaşların, demokratik gerilemenin ve iş imkânlarında aşırı dalgalanmaların devam edeceği değerlendiriliyor.
BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika) ülkeleri Mısır, Etiyopya, İran, Suudi Arabistan ve BAE’yi de içine alarak büyümek istiyor. BRICS’in artan ekonomik etkisi küresel dengeleri değiştirebilir. Ocak 2024 itibarı ile, BRICS dünya nüfusunun F.5’unu, küresel GDP’de üçüncü olarak 30.8 trilyon doları ve küresel petrol üretimin E’ini temsil ediyor. BRICS, daha fazla ekonomik etki için ticaret bağlarını geliştirmek, Batı pazarlarına bağımlılığını azaltmak ve doların ortak para olarak kullanılmasını by pass etmek istiyor. İran gibi Batı yaptırımlarına uğrayan ülkeler için BRICS, can suyunu temsil ediyor. Siyasi ve ekonomik seçenekler yanında Batıya meydan okumak için bir çatıya girmek ama IMF gibi kurumlardan ise uzaklaşmak demek.
Ortadoğu’daki savaş gittikçe bir bölge savaşına doğru giderken, belirsizlik ve istikrarsızlıkların uzun zaman daha devam edeceği öngörülebilir. Bölgesel istikrarsızlıklar ülke ekonomilerini vururken, yeni göç dalgalarına yol açabilir. Savaş, Ortadoğu’ya yatırımları ve ticaret rotalarını da etkileyecektir.
Son yıllarda Çin ekonomisinde büyüme yavaşladı, genç işsiz sayısı arttı, emlak sektörü krizde, Doğrudan Dış Yatırım azaldı ve ihracat zayıflıyor. Çin ekonomisinde yapısal zayıflık ile birlikte düşük tüketici güveni ve harcaması, azalan dış talep izleniyor. Düşük iç tüketimin ham madde ve malzemeye talebi azaltması, Avustralya ve Brezilya gibi önemli ihracatçı ülkeleri etkileyecektir. Çin’e uzanan üretim ve tedarik zincirindeki kırılmalar çok uluslu şirketler üzerinde olumsuz etki yapabilir. Bu durum iş imkânları ve ücretleri de etkileyecektir. OECD’ye göre, Çin ekonomisinde artan riskler küresel büyümeyi de vuracaktır.
2022 yılında Japonya, Finlandiya ve Almanya, nüfusuna oranla en çok 65 yaş üzeri kişiye sahip........