Ey güzel zeytin- Köstem Zeytinyağı Müzesi
Köstem Zeytinyağı Müzesi’nde zeytinyağının binlerce yıllık serüveni etkinliklerle yaşatılıyor. Barışla, şifayla anılan kadim zeytin ağacının izinden tarih, doğa, emek yolculuğuna davet ediliyor
Hasan Kulakoğlu
Neslihan Perşembe Kulakoğlu
Bir yazısının başlığında Baletimiz, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürümüz “Benim memleketimde Tanrıların ağzı zeytin kokar” diye söz etmişti. Çocukluğu zeytinin gölgesinde geçmiş her çocuk gibi en yakın akrabamdır zeytin ağacı benim. Tüm Akdeniz’e hükmederler her yerde, değişen birkaç dostuyla. Eşim Neslihan ile her yola çıktığımızda Urla’nın Torasan ve Özbek’e ayrılan yerinden sapmadan direk içmelere doğru gidişimiz bize keyif verir. Yıllarca hizmet ettiğim Urla Devlet Hastanesi’nin önünden her geçişimde de selam veririm.
İçmeler’de başlayan yarımadanın o nefis kekik kokusuyla devam eden yolculuk, İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü (İYTE) gibi kentimize soluk kazandıran güzel bir üniversitenin önünden Tepekahve Çetin'in Yeri ve Barbaros Köyü’ne selam çakarak devam eder. O yoldan aşağıya sarkarken sola bakarsanız Urla’nın en küçük köyü güzelim Birgi’nin sulak arazisi gözükür. O haftasonu değerli abim ve meslektaşım Dr. Levent Köstem’in Köstem Zeytinyağı Müzesi’ne gitmek kararını alıp yola çıktık. Urla ilçemizde Uzunkuyu’ya giderken direksiyonu sağa kırdığımızda o güzel mimariyi gördük, büyülendik. Burada çocukluğuma da direksiyon kıracağımı hayal etmemiştim.
Ekim, Kasım ayları zeytinin düğün zamanıdır. Rahmetli dedem bir zamanlar işlettikleri zeytinyağı sıkma merkezinde sabahın en erken saatinde, sıcak bir somunu aldırırdı. “Gel oğlum vitamin bu” der, ekmeğini banar, çayın eşliğinde kahvaltı yapardı. Ege’nin gürül gürül ses verdiği, her bir yanından üretim ezgilerinin duyulduğu yılların çocuğuydum. Pamuk tarlalarından son balyalar geçerdi Sümerbank’a, diğer fabrikalara... Neşeli türkülerle traktör kasasında tütün kırmaktan gelen köylü kadınlar şarkılar söylerdi. Bir başka yerden patozlar geçerdi selam vererek. İşte tam bu güzel ayda zeytin, neşeli bir türküye başlardı. Hele dallarını eğmişse Egeliler zeybeğe dururdu. Hey gidinin efesi! Şimdi JES ve HES’lerle uğraşan ovalarımız o zamanlar bereket kesmişlerdi hepten.
Bir çocuk aklıyla oyunlar oynar, hayaller kurardım fabrika bahçesinde. Hatta merak ile dinlediğim mitolojik hikaye hani meşhur ‘Kekrops’ ile ilgili söylenceyi anlatayım mı sizlere? Kekrops’un kurduğu yeni şehrin koruyucusunun kim olacağına karar verilecektir. Zeus, insanlığa en yararlı, en kıymetli hediyeyi sunan tanrıya o şehrin koruyuculuğunu verecektir. Bunun için tanrılar arası yarışma düzenlenir. Bilgelik tanrıçası Athena, bu kentin sahibi olabilmek için deniz tanrısı Poseidon ile yarışır. Bu uğurda Poseidon da, üç dişli mızrağını Akropolis'e saplar. Deniz suyu fışkırır. Denizin gücüdür bu. Athena mızrağını bir kayaya vurur. Kayadan zeytin ağacı çıkar, barışı, bereketi simgeler. Mitolojide zeytin ağacının muazzamlığı karşısında Zeus ve tüm tanrılar, tanrıçalar büyülenir. Ağacın kutsallığı karşısında donakalırlar. Zeus'un başkanlığını yaptığı, tanrı ve tanrıçaların huzurunda kurulan mahkemede yeryüzüne daha güzel bir hediye verdiği belirlenen Athena yarışmayı kazanır. Kentin koruyucusu ünvanını alan Athena’nın adı Atina kentine verilir. Mitolojide zeytin ağacından kazanma hırsıyla yanıp tutuşan Poseidon bile etkilenir. Zeytin ağacının üstünlüğünü kabul eder. Bilgelik tanrıçası Athena da, zeytin ağacını barışı, medeniyeti simgelediği için insanlara armağan eder. Alim hocam ne güzel bilirdi böyle öyküleri... Hatta bir keresinde kırlılardan çalışan işçiler de, “Zeytin ağacından bir dalı mendiline sararsan uğurlu gelir” diye söylemişlerdi.
Dr. Levent Köstem, İzmir hafızasına yapılabilecek en büyük iyiliği yapar. Benim gibi yüzlerce çocuğun hayaller kurduğu o güzelim zeytinyağı fabrikalarını çürümek yerine hafızalara kazır. Böyle........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein
Joshua Schultheis
Rachel Marsden