2002’den bu yana iktidar partisi içinde çeşitli dinamikler söz konusu oldu. Bunlar parti içi kariyer beklentilerinin tatmin edilmemesinden kaynaklanan kırgınlıklar, parti yönetimine karşı merkezkaç eğilimler, Erdoğan’ın liderliğine başkaldırı olarak tasnif edilebilir.
Bazı örnekler vermek gerekirse, muhafazakar cenahın saygın isimlerinden Prof.Dr. Nevzat Yalçıntaş’ın oğlu İTO Başkanı Murat Yalçıntaş’ın ve Kadir Topbaş’ın damadının tutuklanması, Bayındırlık Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın istifaya zorlanması, Abdüllatif Şener, Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu’nun partiden farklı zamanlarda ayrılmaları ve Erdoğan yönetimini devirmek üzere alternatif parti kurma girişimleri, Büyükşehir belediye başkanlarının işten el çektirilir gibi istifaya zorlanmaları gibi. Bu örnekler başka başlıklar altında çoğaltılabilir.
AKP’nin iktidara geliş/ getiriliş biçimini kadim İslamcılık geleneğinde bidat olarak yorumlayan, kendilerini Milli Görüş’ün tavizsiz savunucusu gören çevreler vardır. Bunların temsilcisi Saadet Partisidir. Bu parti açısından AKP , davaya sadakatsizlik örneğidir. Kapitalizm ve Siyonizmle anlaşma neticesinde iktidara getirilmiştir.
Bu partiden zaman içinde ayrışmalar oldu. İktidar cazibesine kapılarak AKP’ye iltihaklar gerçekleşti. Örneğin Şeref Malkoç ve Numan Kurtulmuş gibi. Bu örnekler-doğal olarak-Milli Görüş doğrultusunu sadakatle sürdüren eski çekirdek kadro tarafından şiddetle kınandılar.
2018 seçimlerinden itibaren Kılıçdaroğlu’nun iktidar karşısında bir cephe oluşturma girişimi Millet İttifakı adı altında somutlaştı.
Bu cepheye , Saadet Partisi dışında, Erdoğan blokundan koparak katılanlar da olacaktı: DEVA ve Gelecek Partisi. Davutoğlu Erdoğan’ın başbakanlığını yapmıştı. Babacan ise AKP ekonomi politikalarının yürütücüsü olmuştu. Saadet Partisi ise İslamcı kesimde Erbakan çizgisini ısrarla sürdüren çevrenin partisiydi. AKP'nin kuruluşunu, politikalarını ABD ve İsrail'in piyonu olma, Siyonizme hizmet olarak görüyordu. Katı sünni tutuculuğuna ve Asrı Saadet tahayyülüne dayalı bir partiydi. 2002'den beri küçük ve istikrarlı bir tabanı olduğu anlaşılıyordu. Yani Saadet milli görüşten neş’et etmiş partiler içinde en temiz olanıydı. Saadetçilere göre, AKP zaten heretik bir partiydi. Deva ve Gelecek Partisi önderleri, Babacan ve Davutoğlu ise günahkardı. Islahı nefs etmiş gibi görünüyorlardı. Numan Kurtulmuş gibi harekete ikbal için ihanet edenler de vardı. Has Parti olayı. Karamollaoğlu öyle değildi. Onunla ilgili şerh- Madımak olayı nedeniyle- sol kesim tarafından konulmuştu. Kendi çizgisinde tutarlıydı. Kılıçdaroğlu Y-CHP'si ile demokratik Türkiye için müttefik görünüyordu.
O bakımdan Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayının Saadet Partisi genel merkezinde Karamollaoğlu tarafından ilan edilmesi heyecan verici güzel bir hamleydi. Binaya devletimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kalpaklı büyük bir posteri asılmıştı. Mesaj açıktı: hepimiz farklıyız ama buradan birleşiyoruz.
Ali Babacan’ın diğer İslamcı partlerden önemli bir farkı vardır. DEVA, global kapitalizm paradigmasının içindedir. Tek şerhi şık bir tesettür kostümü ile klübe kabul edilmektir. Biraz da öngörülebilir hukuk güvenliği. AKP’yi merkeze alarak bir siyasi skala yapmak gerekirse, İslamcı partileri şöyle sıralamak mümkündür: AKP, Deva, Gelecek, Saadet, YRP. En yakın parti Deva, en uzak parti YRP’dir bana göre.
Deva Partisi ve Babacan ile ilgili yanılgımı ifade etmek isterim. Ben Babacan’ın AKP’den istifasını bir işaret fişeği olarak algılamıştım. Ve çok önemsemiştim. Ali Babacan'ın partiden ayrılmasının ABD onayı ile gerçekleştiğini düşünüyordum. 2002’de AKP’nin desteklendiği gibi. Erdoğan rejimini tebdil etmek maksadıyla Deva’nın ciddi bir destek bulacağını düşünüyordum. Şu düşüncelerle: Öncelikle Babacan kimliği ABD çıkarları ile tamamen örtüşüyordu. İslamcı kapitalizmin güzel bir örneğiydi. AKP'nin kuruluşuna katılmış Özal'dan bu yana tereddütsüz devam eden özelleştirme politikalarının destekçisi ve uygulayıcısı olmuştu. Dışişleri Bakanlığı AB müzakereciliği ve ekonomiden sorumlu bakanlık yapmıştı. ABD, Erdoğan'ı iktidara getirdiği gibi şimdi yeni bir seçenekle onu tasfiye etmek istiyor diye düşünüyordum. Belki de gerçekten böyle bir plan vardı. Ama başarılı olamadı.
Babacan'ın 15 milletvekiliyle diğer İslamcı partilerden uzak durması hala Y-AKP formatında ABD onaylı bir seçenek olarak sümenin altında durduğunu gösteriyor olabilir. Ben Babacan'ın diğerlerine soğukluğunu bu şekilde yorumluyorum
Ahmet Davutoğlu’nun AKP ile mücadelesi kişiseldir. İncinmiş ego sorunudur. Davutoğlu ve ekibi, Erdoğan tasarruflarına husumetten doğan bir siyasi partidir. Babacan için aynı şeyi söyleyemeyiz. Babacan daha büyük bir planın parçasıydı.
Halbuki Erdoğan’ın çok yerinde bir şekilde tespit ettiği gibi Davutoğlu’nun kendine ait gerçek bir başarısı yoktur. Arkasında Erdoğan olduğu sürece, siyasi kimliği bir anlam ifade etmiştir.
Davutoğlu’nun “Hoca” karizması da irdelenmeye muhtaç görünüyor.. AKP iktidara geldiğinde diplomasi alanında yetişmiş, birikimli kadrosu olmadığından (hala yoktur) o boş alanda büyük bir isim muamelesi görmüş, hürmet edilmiştir.
Bunun yanısıra hacimli kitaplarının içeriği dış politika teorisyeni değil, hayalcisi olduğunu göstermektedir. Davutoğlu düşünce ve tutumu ile reel-politiği ıskalamıştır. Yeni Osmanlıcılık hayali Türkiye’ye zarar vermiştir.
Hatırlanacağı gibi, 2014 sonrasında, Erdoğan karşısında AKP’nin gerçek genel başkanı........