İBB Sçimlerinin 30 yıllık bilançosu neyi gösteriyor?
Erdoğan’ın İBB yönetimi (1994-1998) kent yoksullarına yönelik popülizm siyaseti ile geçti. Onların da zaten buna ihtiyacı vardı. Bunun en somut göstergesi sosyal tesislerdir. 1994’te Refah Partisi'nin yerel seçimlerden başarı ile çıkması ümmetçi sağın merkeze tutunma yolundaki ikinci büyük hamlesi oldu. Birincisi MSP idi.
Refah Partisi, 1995 milletvekili genel seçimlerinden de birinci parti olarak çıktı. Necmettin Erbakan Yüce Divan şantajıyla Tansu Çiller’i koalisyona razı etti. Erdoğan’ın belediye başkanlığını, Erbakan’ın başbakanlığından Refah Partisi’nin kapatıldığı tarihe kadar olan genel siyaset içinde değerlendirmek doğru olur. Erdoğan’ın belediye başkanlığı TCK 312’den mahkum olması nedeniyle Danıştay tarafından düşürüldü. O andan itibaren karşısına çıkarılan her hukuk engeli siyaset alanında onun işini kolaylaştırdı, güç kazandırdı.
1994’ten Kadir Topbaş’ın İBB başkanı seçildiği 2004 tarihine kadar İslamcılık şehirde gerçek anlamda iktidar olamamıştı. Refah’ın iktidara yerleşme hamlesi 28 Şubat ile engellenmiş, Erdoğan, Pınarhisar’da fiilen 2.5 ay olarak infaz edilecek bir hapis cezasına çarptırılmış, belediye başkanlığı düşürülmüştü. Belediye Meclisi, Refah Partisi Grup Başkanvekili Ali Müfit Gürtuna’yı boşalan belediye başkanlığına-dönemi tamamlamak üzere- seçti. Bu durum, Refah Partisi’nin belediye başkanlığını elinde tutma durumunu değiştirmiyor gibi görünse de, siyasi iktidarın , 2002’ye kadar İslamcılık karşısında hizalanmış partilerin elinde olması temel belirleyiciydi.
Ali Müfit Gürtuna, siyasete ANAP’tan girmiş, Refahın yükselişi ile İslamcı çevrelere dahil olmuş, belediye meclisi üyeliğine seçilmişti. Erdoğan’ın belediye başkanlığından düşürülmesi üzerine belediye meclisi tarafından başkanlığa getirilmişti.
Gürtuna’nın Refah’ın yerine kurulan Fazilet Partisi’nin adayı olarak İBB başkanlığına seçilmesi 1994’ün tekrarıdır. Bu defa da Fazilet Partisi karşısındaki partiler aşırı bölünmüş, dağılmış durumdaydılar. Temel neden budur. Bu seçimde de (1999) İslamcı parti (RP/FP) aşağı yukarı aynı oranda oy aldı. Ali Talip Özdemir ile ANAP yine ikinci sıradaydı. Bu sonuç, ANAP’ın hala kentli merkez siyasetin İstanbul’da gücünü koruduğunu gösteriyordu. ANAP, 1999’da İstanbul’da DYP’nin çok önünde bir oy almıştı: #’e karşı %4.
Gürtuna’nın kazanmasının asıl nedeni ise iki sol partinin birbirine rakip olmasıydı. 1995 seçimlerinden itibaren CHP karşısında yükselişe geçen Ecevit’in DSP’si seçimi üçüncü bitirdi. DSP adayı Zekeriye Temizel, , CHP’nin adayı işadamı Adnan Polat oyla seçimi 4. sırada bitirebildi. Belediye başkanlığı seçimlerinin talihsiz adayı Ahmet Vefik Alp hocayı, bu seçimde-bir kez daha- MHP’nin, 2004’te DYP’nin, 2009’da DSP’nin adayı olarak göreceğiz.
İslamcı hareket, Fazilet Partisinin kapatılması ve Erbakan ve yakın çevresine siyasi yasak getirilmesi ile ikiye bölündü. Hareketin önderine sadık kanat Saadet Partisi’ni, yenilikçi kanat Adalet ve Kalkınma Partisi'ni kurdu. Yenilikçilik herhalde siyasi alanda “milli görüş gömleğini çıkardık” takiyesi, iktisadi alanda Özal’ın başlattığı vahşi kapitalizm olmalıydı. Daha açık bir ifadeyle, İslamcı yenilikçilik, globalleşme hegemonyası altında., uluslararası finans kapitale, özelleştirmelerle eklemlenme ve yeşil sermayeyi iyice semirtme siyasetinin adıydı. Yenilikçilikte aslında yeni bir şey yoktu. Sermaye sınıfı yine vardı. Sömürü vardı. Kapitalizm en azgın versiyonu ile ortalıkta geziniyordu. Yeni olan sermayedarın taşra islamında somutlaşan kültürüydü.
1999- 2002 arasında sistemin merkez partilerinin çöküşü ve ABD’nin desteği ile AKP iktidara geldi. Daha doğrusu getirildi. Şehrin İslamcılık siyaseti tarafından yönetilmeye başlanması asıl bundan sonradır. AKP, iktidara geldiğinde İBB başkanı Ali Müfit Gürtuna, Beyoğlu belediye başkanı Kadir Topbaş idi.
Kadir Topbaş, kent tarihinde mimarlık öğrenimi görmüş tek belediye başkanıdır. Topbaş’ın sadece profil bilgilerine göz atmak bile, İstanbul’da cumhuriyet döneminde yaşanan toplumsal dönüşümü anlamak için yeterli ipucu sağlar. Topbaş ailesi, Artvin/Arhavi’den erken cumhuriyet döneminde göç ederek kentin Levanten Pera’sının eteklerinde bir semtte tutunarak muhallebicilik işi yapmaya başladılar. Bir sonraki merhale Saray Sineması yakınlarında Saray Muhallebicisi olacaktı. Kadir Topbaş’ın önce seküler Feyziye Mektepleri Vakfı okullarında okutulurken, İstanbul İmam Hatip Okuluna verilmesi anlamlıdır. Bu okuldan sonra, Bağlarbaşı'ndaki Yüksek İslam Enstitüsü ile eğitimine devam etmesinin sınıf ve kültür temeli vardır.
Topbaş’ın, Enstitü’de yüksek öğrenim gördüğü yıllarda Saray Muhallebicisinin hatırı sayılır bir şehir markası haline geldiği anlaşılıyor. Bu durum, İslamcı sermayenin iyice güçlendiği 80’lerden sonra iyice pekişecektir. Bu arada Topbaş’ın özel yetenek sınavı ile girilen Güzel Sanatlar Akademisi’nin Yüksek Mimarlık bölümüne kabul edildiğini görüyoruz. Biyografisinden İslam Ensitüsünden 1972’de, Akademiden 1974’te mezun olduğunu anlıyoruz. Burada aydınlatılmaya muhtaç bir nokta var bence. Bugün de yüksek öğretim mevzuatımızda var olan bir düzenleme o zaman da vardı. Aynı anda iki lisans programında öğrenim görülemez kuralı. Ama Topbaş her nasılsa hem Bağlarbaşı Yüksek İslam Enstitüsü'nde hem de Akademinin yüksek mimarlık şubesinde öğrenim görmeye devam etmeyi başarmış, peşpeşe mezun olmuştur. Bunun belki de İslamcı profillerin diploma, sertifika, uçuş brövesi, kaptanlık belgesi toplama eğilimleri ile bir ilgisi vardır. Buna bir de üniversite doçentlik belgesi alma eklendi son zamanlarda. Hem de akademide hiç bulunmadan.
Topbaş’ın Güzel Sanatlar Akademisinden alınmış Yüksek Mimarlık diploması Erdoğan’ın 1994’te belediye başkanı olmasından sonra, röleve ve restorasyon işlerinde başkan danışmanlığına getirilmesini kolaylaştırdı. Burada akademinin 5 yıllık eğitim ile yüksek mimar diploması verdiği hatırlanmalıdır. Topbaş’ın bundan sonraki dikkat çeken başarısı, Belediye Başkanı Erdoğan’ın danışmanlığını sürdürürken, İstanbul Üniversitesi Sanat Tarihi bölümünden şaşırtıcı sayılabilecek bir sürede (1997) Doktora derecesi almasıdır.
Bu birikimiyle Dr. Yüksek Mimar Kadir Topbaş’ın 1999 mahalli idareler seçimlerinde -Nusret Bayraktarın yerine- Beyoğlu İlçe Belediye başkanı seçildiğini görüyoruz. Bu sonuç, sınıfsal ve kültürel açıdan son derece anlamlıydı. Beyoğlu İstanbul’un herhangi bir ilçesi değildi. Pera idi.
Topbaş, şehir tarihinde üç kez büyük şehir belediye başkanlığına seçilen tek isimdir. 2004, 2009, 2014. Bu nedenle AKP iktidarının İstanbul belediyeciliği, büyük ölçüde........
© 12punto
visit website