Minicik pembe ayaklı bebeklerimiz

Bir bebeğin en dayanılmaz yeri o pespembe minicik ayaklarıdır. Elinizi uzattığınızda parmağınızı kavrayan küçücük elleri, melek masumiyeti ile bakan gözleri gördüğünüzde, aranızda bir sevgi köprüsü kuruluverir. Dokunmaya kıyamadığınız bebeklerin öldürülmesi, taciz edilmesi ise içinizde tanımlanamaz bir öfke ve nefret duygusu uyandırır.

Günlerdir bu duyguyla yaşamaya çalışıyoruz…

Türkiye’de çocuk olmak yaşam güvencesinden yoksun olmakla eş değer hale geldi.

Son yıllarda kahredici olaylar birbirini izlemeyi sürdürüyor.

Taciz ve tecavüzlerle yaşamdan koparılan bebeklere yeni katliam senaryoları ekleniyor.

Narin’in katilleri hala açıklanmadı.

• Gaziantep İslahiye’de 9 aylık bebeğe tecavüz edilmişti.

• Bunu 2023’de Zonguldak Çaycuma’da tecavüze uğrayıp ölen 2 yaşındaki Nisanur ve

• Tekirdağ’da 4 kişinin tecavüzü ve darbı sonucu ölen 2 yaşındaki güzeller güzeli Sıla bebek izledi.

Nisanur’un 8 yaşındaki ablası da fuhuşa zorlanmıştı.

• İsmailağa Cemaatine bağlı Hiranur Vakfının kurucusunun kendi kızını 6 yaşındayken evlendirmesi de toplumda büyük tepkiye neden olmuştu.

Bunlar bilinenlerin sadece bir kaçı. Artık sadece çocukların değil bebeklerin de sapıkların ve canilerin tehdidi altında olduğu bir ülkede yaşamaya başladık.

Ancak çocuklarımız ve bebeklerimiz için en güvenceli olduğunu düşündüğümüz ortamların başında kuşkusuz sağlık kurumları ve hekimler yer alırdı.

•2023 yılında ilk toplumsal travmayı bizlere Prof. Dr. Süleyman Salih Zoroğlu yaşattı. Kendisi İstanbul Tıp Fakültesinde Dahili Tıp Bilimleri Anabilim Dalı Başkanlığı yapmış bir çocuk psikiyatristiydi. Sonradan edinilen bilgiye göre FETÖ suçlamasıyla üniversiteden ihraç edilerek özel kliniğinde çalışmaya başlamıştı.

Bu kişinin tedaviye gelen çocukların tamamına yakınına “çoklu kişilik bozukluğu” teşhisi koyduğu ve verdiği ilaçlarla, halisünasyon görmelerine yol açtığı saptandı. İlaçlı çocuklara yaptığı telkinlerle “aile içinde ensest ilişkiye maruz kaldıklarını” itiraf ettiriyor ve onları ailelerine karşı suç duyurusunda bulunmaya zorluyordu. Klinikte çalışanların da ifadeleriyle durum açığa çıktı. Hakkında 927 yıl hapis cezası istendi.

O günlerde toplumda şok etkisi yaratan ve korku filmlerini andıran bu tablodan yararlanmak isteyenler de oldu. Özellikle Akit ve Yeni Şafak Gazeteleri bu olayı kullanarak, Hiranur Vakfında 6 yaşındaki kıza evlilik bahanesi ile yapılan tecavüzü aklama yarışına giriştiler. Mağdur HKG’nin de psikiyatrist tarafından manipüle edildiğini öne sürdüler.

Çocuk Psikiyatristi olayı toplumun etik değerlerindeki çürümenin Tıp etiğinin; yararlılık, zarar vermeme, özerkliğe saygı ve adalet ilkelerini de tahrip etmeye başladığının, kamuya mal olan belki de ilk örneklerinden biriydi. Bireysel olarak yaşadığımız pek çok örneğin de kamusal alanda görünür hale gelmesiydi.

Gerekli olmadığı halde ameliyata zorlanan hastalar, hastanelerde abartılı tetkiklerle şişirilen faturalar, hastaları ikna için başvurulan sahtecilikler sanırım hiç yabancımız değildir.

Ben de iki kez gereksiz yere ameliyata zorlanmış olanlardan biriyim.

Ancak hekime duyulan güven ve teslimiyet duygusu, kimi yerde algılarımızı kapatacak kadar da güçlüydü.

Bu tuzaklara düşme nedenlerimizin başında kuşkusuz, ülkemizin çok değerli ve güven veren “gerçek hekimleri” rol oynamıştır.

Bizler........

© 12punto