İmha etmek değil, yaşatarak kontrol altına almak
İlkel dönemlerde bile insanlar, gereksinimlerini karşılamanın dışında doğaya zarar vermemişlerdi. Yaşamlarını sürdürmek ve vahşi hayvanlardan korunmak için öldürmüşlerdi, ama onun dışında doğanın içerisinde, onunla barış içinde yaşamlarını sürdürmeyi de başarmışlardı.
Doğa üzerinde egemenlik kurmak, doğayı yok ederek güç elde etmek kapitalizmin temel ideolojisi olarak biçimlendi. Fabrikalardaki her tür girdinin ve atıkların imhasının karşılığı doğanın katliamı oldu. Kapitalizmin hırsı öylesine önemli boyutlara ulaştı ki insan, içerisine doğduğu ve yaşamının temel kaynağı olan doğayı neredeyse tümüyle unutup paranın kölesi haline geldi.
Bununla kalsa iyi. Doğayı yok etmek neredeyse ideolojik bir tavır haline geldi. İnsanlar doğayı katletmek üzerinden birbirlerine ideolojik mesajlar vermeye yöneldiler. İnsanlar arasındaki iktidar mücadelesinin önemli bir kesiti ne yazık ki doğanın katli üzerinden işler hale geldi. En vahimi de doğanın katli kültürel yapılar içerisinde meşruiyet kazandı. Farklı toplumlarda bazı bitkilerin iyiliğin, bazılarının da kötülüğün simgesi olarak görülmesi; hayvanların da aynı şekilde iyilikle veya kötülükle ilişkilendirilmelerinin bilimsel bir temeli olmasa da ideolojik bağlamlarıyla ele alınmaları mümkün.
Oysa uygarlaşmanın, uygar insanın, uygar toplumun gereğidir doğayla mücadelenin mantıklı ve karşılıklı katkıya dayalı bir ilişkiye dönüştürülmesi. Normal koşullarda ve uygar insanın akılcı bakış açısıyla........
© 12punto
visit website