Hoşça kal Eskişehir 2

Geçen hafta bir yazı yazdım.

“Hoşça kal Eskişehir” konulu.

O kadar arayan soran oldu ki ikincisini yazmak farz oldu.

Ama üçüncüsünü yazmayacağım.

Onu, sürecin içinde bizzat olup “gelene ağam, gidene paşam” diyen Eskişehir’in hımbıl abileri daha iyi yazar.

Dışardan her gelen yöneticiyi, elinde bir demet Beyaz Krizantem buketiyle karşılayanlar.

Allahtan uğurlarken arkalarından su dökme cesaretini göstermediler.

Neyse, Eskişehir’in en meşhur gazetecisi Ali Baş abim ve Arif kardeşim de topa ayak uzatınca hafızaları tazeleyelim istedim.

Ben de birçok önemli olayı unutmuşum.

Telefonda arayan arkadaşlar ve kıymetli hocalarım içlerini dökünce hatırladım.

Meğer insanlar ne keder doluymuş.

Gözyaşı dökenler bile oldu.

Özellikle Anadolu Üniversitesi çökerken izlemek ve ses çıkaramamak sinirlerini bozmuş.

İçinde büyüdükleri kurumun, azınlık olan pensilvanyalılar tarafından ele geçirilmesine gerektiği kadar ses çıkaramamış olmak, ziyadesiyle üzmüş.

O kadar detay verdiler ki ancak bir belgesel ile altından kalkılabilir.

Yoksa iki köşe yazısıyla olmayacağı aşikar.

Tüm anlatılanların kesiştiği en kritik noktalar,

Darbeden bir ay önce üniversiteye alınan bir profesörün, teröristlik suçundan 10 yıldan fazla hapis........

© 12punto