Dijital tanrılar ve kıskanılan samimiyet

Geçen hafta sonu Atatürk Kültür Merkezinde İstanbul Devlet Opera ve Balesi tarafından sahnelenen Ahmet Adnen Saygun’un Gılgameş Operasını izledim. Çok başarılı bir gösteriydi.

Gılgameş Destanı, insanlık tarihinin bilinen en eski anlatılarından biridir ve yalnızca bir kahramanlık öyküsü değil, iktidar, insanlık ve ölüm üzerine derin bir sorgulamadır. Uruk kralı Gılgameş, yarı tanrı kimliği sayesinde olağanüstü bir güce sahiptir. Ancak bu güç, adalet üretmek yerine baskıya dönüşür. Halkını zorlayan, sınırlarını hiçe sayan, gücünü kendi hazzı için kullanan bir hükümdardır.

Tanrılar, Gılgameş’in bu taşkınlığına karşı bir denge yaratmak ister ve onun karşısına Enkidu’yu çıkarır. Enkidu saf bir insandır. Doğayla iç içe, içgüdüleriyle yaşayan, henüz iktidarın yozlaştırıcı etkisiyle tanışmamış bir varlık. Başlangıçta iki figür düşmandır. Güç ile insanlık karşı karşıyadır. Ancak zamanla bu çatışma yerini paylaşıma bırakır. Birlikte avlanırlar, birlikte mücadele ederler, birlikte dönüşürler. Bu süreçte aralarında yalnızca bir dostluk değil, sahici bir bağ doğar. İşte destanın en sarsıcı noktası da buradadır. Bu gerçek bağ, tanrıların hoşuna gitmez. Çünkü Gılgameş ve Enkidu arasındaki ilişki, iktidarla değil insani deneyimle örülmüştür. Bu yakınlık, tanrıların mutlak düzenine karşı bir tehdit olarak görülür ve Enkidu........

© 12punto