Kahreden sessizlik…

Kayboluşundan 19 gün sonra sekiz yaşında ki minik Narin’in cansız bedenine ulaşıldı. Narin’in kayboluşu sosyal medyada yer aldığı andan itibaren geceli gündüzlü olaylar örgüsünü adım adım takip eden herkesin vicdanını sızlatan, uykularını kaçıran ve “belki yaşıyordur” umuduyla süren bekleyiş maalesef kötü haberle son buldu. Geriye konuyla ilgili birçok soru işareti, şüpheler, öfke ve yarım kalmışlık hissi kaldı.

Can acıtıcı birçok sorulardan ilki; Narin’in kaybolması kamuoyuna yansımasa, hiçbirimizin haberi olmasa, gündem oluşturulmasa ve takip edilmeseydi ne olacağıydı. Aile tarafından “bir kaza” olarak kayda geçirilip üstü mü örtülecekti? Bu şüphe içinizi kemirirken, acaba bu şekilde başına kötü olaylar gelmiş başka kızçocukları da var mı sorusu peşi sıra insanın aklına geliyor. Köy halkının ve ailenin sessizliği, feodal düzenin körelttiği insanlığı, yok ettiği vicdanı gözler önüne seriyor. Büyüklerin günahları yüzünden katledilen çocukların ahı, insanın bedenini buz gibi sarıyor. Ürperiyoruz. Bu kör kötülükten, karanlıktan, suç ortaklığından ürperiyoruz. Hissettiğimiz duyguların bir çocuğun yaşamı yanında hiçbir değeri olmasa da bu kötülüğü boğmadıkça, bu karanlığı yırtmadıkça başka........

© 12punto