Son yazımızda; liberalizm ve sosyalizm arasında yeni arayışlar çerçevesinde “devletin ekonomide yeni rolü ne olmalı?” sorusuna cevap aramıştık. Devletin düzenleyici ve denetleyicilik dışında rolleri olmalıdır. Sosyal devlet ilkesi gereğince , konjonktüre bağlı olarak piyasada yönetici ve yol gösterici olmalıdır.
Devletin gerektiğinde başta stratejik sektörler olmak üzere, temel bir oyuncu olma misyonu da olmalıdır. Devlet piyasanın başarısız olduğu alanlarda sosyal devlet olmanın gereklerini yerine getirerek piyasanın yetersizliklerini de gidermelidir.“Devlet mi başarısız yoksa piyasalar mı?” sorusuna mutlak veya ideolojik bir yaklaşım yerine rasyonel bir bakış açısıyla yaklaşılmalıdır.
Kurumsal yönetişim ilkelerine bağlı sosyal devlet anlayışı çerçevesinde kamu ve özel sektörün birbirinin karşıtı, rakibi ve alternatifi değil aksine tamamlayıcısı olduğunu benimsemenin başarıyı getireceğini vurgulamıştık.
Son zamanlarda, ülkelerin kalkınma sürecinde ekonomik büyüme performansları ve kişi başına gelir düzeyleri önemli olmakla birlikte, insanların kaliteli eğitim fırsatlarına sahip olmaları, uzun ve sağlıklı yaşam sürdürebilmeleri, cinsiyet eşitliği, özgürlük vb. kalkınma göstergeleri de önemle vurgulanmaktadır. Ulusal ve uluslararası kuruluşların da ilk gündem konularından........