Belediyelerin kamu borçlarından (Hazine, SGK Borçları, Vergi Borçları vb.) dolayı Genel Bütçe Vergi Gelirleri Paylarından kesinti yapılmaktadır. 27 Kasım 2024 tarih, 9161 sayılı Cumhurbaşkanlığı kararıyla, 14 yıldan fazla yürürlükte olan 15 Mart 2010 tarih, 2010/238 sayılı “İl Özel İdareleri ve Belediyeler ile Bu İdarelere Bağlı Kuruluşların ve Bunlara Ait Tüzel Kişilerin Borçlarına Karşılık Genel Bütçe Vergi Gelirleri Tahsilat Toplamı Üzerinden Ayrılacak Paylardan Yapılacak Kesintilere İlişkin Esaslar” da değişiklik yapılmıştır.
Bu değişiklikle; belediyeler ile bunların bağlı kuruluşlarının doğrudan veya dolaylı olarak birlikte ya da ayrı ayrı sermayesinin yarısından fazlasına sahip bulundukları tüzel kişiliklerin (belediye şirketleri, iştirakleri) borçlarının da belediyelerin merkezi yönetim bütçesi vergi paylarından, kaynağından kesinti yapılması suretiyle tahsil edilmesi uygulaması getirilmiştir. Söz konusu düzenlemenin yıllar sonra birdenbire uygulamaya sokulması önemli tartışmaları da beraberinde getirmiştir. Hali hazırda önemli derecede borç yükü olan belediyelerin bu uygulama ile mali sürdürülebilirlik sorunu yaşayacağı aşikârdır.
Diğer taraftan; belediyeler ile bunların bağlı kuruluşlarının sermayesinin yarısından fazlasına sahip bulundukları şirketler-iştirakler, belediye tüzel kişiliğinin dışında özel hukuk tüzel kişileridir. Belediye şirketleri; belediyelerin bağlı kuruluşları (İSKİ, BUSKİ, ASKİ, İETT, EGO…) gibi, belediyelere doğrudan bağlı /organik bütünlük içinde olan kuruluşlardan değildir. Şirketler yerine borçların belediye vergi payları üzerinden tahsili halinde şirket yetkililerinin görev ve sorumlulukları belediye yönetimi tarafından üstlenilmiş olacaktır.
5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nun “Belediyeler Arası Hizmet İlişkileri ve Koordinasyon” başlıklı maddesinde; “Büyükşehir belediyesi ile bağlı kuruluşları, belediye başkanının onayı ile birbirlerinin nakit ihtiyacını karşılayabilir. Bu şekildeki ödünç vermelerde faiz uygulanmaz” hükmü yer almıştır. Yapılacak herhangi bir yatırımın büyükşehir belediyesi ile bağlı kuruluşlarından bir veya birkaçını aynı anda ilgilendirdiği ve tek elden yapılmasının maliyetleri düşüreceğinin anlaşıldığı durumlarda, büyükşehir belediye meclisi, yatırımı kuruluşlardan biri nin yapmasına karar verebilir. Bu takdirde yatırımın ilgili diğer kurumu ilgilendiren kısmına ait harcama tutarı o kurumun hesabında borç, yatırımcı kuruluş hesabında alacak olarak gösterilir”, hükmü yer almaktadır. Bu madde hükmünden anlaşıldığı üzere büyükşehir belediyeleri ile bağlı kuruluşları, belediye başkanının onayı ile nakit ihtiyaçlarını karşılamak üzere birbirlerine faizsiz ödünç para verebilmektedirler. Ancak belediye ile bağlı kuruluşunu kapsayan böyle bir borçlanma ilişkisi belediye ile iştirakleri için geçerli değildir.
Şirket-iştirak borçlarının (özellikle pay sahipliğinin 0’ün altında olması durumunda), belediyelerin genel bütçe vergi paylarından kesinti yapılarak ödenmesi durumunda, artık uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarından kredi notu da (rating) bulunan belediyelerde hem yasal hem de ulusal ve uluslararası muhasebe standartları açısından da sorunlar yaratabilir. Belediye Kanunu’na göre belediyelerin, belediye şirketlerine (iştiraklerine) borç verme yetkisi bulunmamaktadır. Pay sahipliliğinin 0’ün altında olduğu, sermayesinin tamamı belediyeye ait olmayan şirketlerin borçlarının, pay sahipliğine bakılmaksızın belediyeler tarafından ödenmesi durumunda, şirketin diğer ortaklarının payına düşen borçları da belediye tarafından ödenmiş olacaktır.
Ülkemizdeki ölçek sorunu ve hizmet bütünlüğünü sağlamak amacıyla son dönemde yapılan reform ve düzenlemelerle belde belediyelerin sayısını azaltılırken, büyükşehir belediyelerinin görev alanını ise genişletilerek görev ve yetkileri de arttırılmıştır. Diğer taraftan ise büyükşehirlerde il özel idareleri kaldırılmış, büyükşehir belediyelerinin sınırları il sınırına genişletilmiş ve sayısı 30’a çıkarılmıştır. Nüfusumuzun ’ü belediye sınırları içinde yaşarken, büyükşehir........